04 September 2009

Biraz Nostalji, Mektup Dönemine Dönüş
Hatırlıyorum da Türkiye’deyken posta kutuma ayda bir öyle bir bakardım. Gelen ya fatura ya broşür ya Dominos Pizza menüsü olurdu. Hepsini kenara ayırır Dominos Pizza menüsünü buzdolabının tam ortasına asardım. Şaka tabii beni tanıyan bilir sağlıklı yaşam arzumu. Neyse çoğu fatura artık elektronik ortamda gelmeye başladığından posta kutusuna bakma sıklığım da her geçen gün azalmaya başlamıştı. Hatta bu sebeple eşimin bana ayrı kaldığımız bir dönem gönderdiği kartı çok geç görmüştüm. İngiltere’de ise posta, eposta ile yarışır durumda neredeyse günde en az 2-3 posta alıyorsunuz. Temel iletişim yolu posta, bu sebeple adresiniz çok önemli ve adresinizi değiştirdiğinizde hemen ilgili yerleri bilgilendirmeniz gerekiyor. Postahanenin, bu durumda Royal Mail’in şöyle bir servisi var Türkiye’de var mı bilmiyorum adı “adres transferi”. Malum taşındığınızda her ne kadar adresinizi ilgili yerlerde değiştirmeye çalışsanız da eski adrese gönderilen postalar olacak. Royal Mail’e, transfer talebi yaptıysanız eski adresiniz yazılı postaları da yeni adresinize gönderiyorlar.


Burada neler mi geliyor posta ile örneğin lens kullanıyorsanız aylık lenslerinizi optisyeniniz aylık olarak evinize posta ile gönderiyor. Doktora gidip tahlil yaptırdıysanız sonuçlarınız eve posta ile geliyor, mülakat daveti mi aldınız mektubu geliyor. Onun dışında malum faturalar, bilgilendirme mektupları, teşekkür mektupları, noel, doğumgünü, özel gün kartları, firma katalogları kısaca burada kart, mektup göndermeyi çok seviyorlar. Varsa yoksa adresiniz, isminizden önce adresiniz geliyor. Hatta şöyle bir anım var; Bir gün eczaneden ilaç alacağım, ilaçların hazırlanması zaman alıyordu dışarıda oyalanıp geldim, ilaçlarımı almak için adımı söyledim olmadı, ilaç ismini söyledim fayda etmedi, gergin ve şaşkın bir ifade ile karşımdaki görevli “adresiniz ne?” dedi. Baştan adresimi söylememiş olmama biraz içerlemiş gibi. Bazen burada bir tahammül eksikliği de yaşanıyor, bizdeki gibi yazık yabancı, bu bilmez, yol gösterelim hoşgörüsü ve anlayışı yok. Hatta bazen sinir oluyorlar niye benim işimi zorlaştırıyorsun diye. Tabii bunda milyonları bulan ve sonu gelmeyen göçmen akışının da etkisi yadsınamaz bu da ayrı bir yazı konusu.

Bu posta işine yavaş yavaş alıştım hatta hoşuma bile gitmeye başladı her gün posta kutumu kontrol etmek bugün ne gelmiş bana diye. Ama iş başvurularında posta yolunun kullanılması bana biraz geriye gitmek gibi geldi. Neden mi zaman açısından öncelikle. Örneğin bir iş başvurusu yaptınız hepsi değil ama bazı firmalar internetten başvuru yapmak yerine posta yolunu tercih ediyorlar. Form posta kutunuza geliyor siz el yazısı ile dolduruyor ve postalıyorsunuz. Sonra referans aşamasında ilgili kişilere mektup gidiyor onlar da posta ile cevap gönderiyorlar. Bu durumda ne oluyor 1-2 günlük, internetten form doldur, telefon veya email ile referans al işi 1-2 haftayı buluyor, bir de çevre konusunda bu kadar hassass iken tonlarca kağıt basılıp mektup olarak geziniyor Royal Mail araçlarında. Yani bir miktar bu adres ve posta konusu abartılıyor, getirdiği kolaylıklar var bahsettiğim gibi eve gelen tahlil sonuçları vb ama internet ile hızlıca yapabileceğiniz işleri posta yoluyla yapmak bana biraz ve anlamsız geliyor. Aklıma Murat Evgin’in Mektup şarkısı geldi bu yazıyı yazarken, kimse mektup yazmıyor diye serzenişte bulunuyordu şarkıda, Türkiye’de mektup ve posta gerilerde kalsa, bizler için nostalji olsa da burada gayet canlı ve aktif hala.

No comments:

Post a Comment