tag:blogger.com,1999:blog-89399789831777530742024-02-19T16:18:32.244+00:00İngiltere'ye Yerleşmekİngiltere'ye gelirken, İngiltere'de yaşarken ve İngiltere'den dönerken faydalı olacak detaylar.Unknownnoreply@blogger.comBlogger25125tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-39612171431681374602012-12-16T19:12:00.001+00:002012-12-16T19:16:52.593+00:00İngiltere'de Ne İş Yapılır-III:Tercümanlık<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKBdqgzKxIOWmsGIbv2Vd8kwCkFhzbzMA7_Bk33f_t6kE8_a-9i2JiyapBnxhbIL9moeh0lRu8FlQxGm0oSSJUvEuny05M_7sr7rg8wdltkml4WSfPcJ3gvFPFFKlFHOPL7L-jfoQU3U_t/s1600/Turkish+interpretation.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKBdqgzKxIOWmsGIbv2Vd8kwCkFhzbzMA7_Bk33f_t6kE8_a-9i2JiyapBnxhbIL9moeh0lRu8FlQxGm0oSSJUvEuny05M_7sr7rg8wdltkml4WSfPcJ3gvFPFFKlFHOPL7L-jfoQU3U_t/s320/Turkish+interpretation.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
İngiltere'de Ne İş Yapılır yazı dizisinin artık sonuna geldik:) Başka konulara geçme zamanı geldi. İngiltere'de Belediye tarafından 3 günlük tercümanlık eğitimine davet edilmiştim. Farklı milletlerden 50'ye yakın katılımcı vardı. Benim gibi bir Türk tercüman ile tanıştım eğitimde. Genelde Somali, Hindistan, Pakistan gibi doğu ülkelerinden katılımcılar vardı. Eğitmenlerimizden birisi Polonyalıydı. Bilhassa son yıllarda İngiltere, Polonya'dan beklenenin çok üstünde göçmen almış bu sebeple çoğu belediyede kadrolu tercümanlar çalıştırıyordu. Eğitimde, simültane tercümanın görev ve sorumlulukları, genelde tercümanlık yapacağı resmi kuruluşlar hakkında bilgi ve buralarda kullanılan terminoloji detaylıca anlatıldı. İlgili kuruluşlarda tercümanlık yapabilmek için haliyle oradaki sistemi de bilmek önemliydi. Benim için bir nevi İngiltere oryantasyonu oldu bu aslında. Job Center, Housing Association, Citizen Advice Bureau,NHS gibi kuruluşlar hakkında bilgi sahibi oldum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzi4bsiSSSg8qXQpgem21pTcaCoyUUnGIUT545GIffZBJKSLmLvTJYdVcfoa-eRIVYV1ThJaDdjF-Hk-pu2l6qDENiJeecW8NxYiFnZDXmTDbvD_NhxRh1Ol8HcqPdCioEquE7hjW3oeAU/s1600/turkish+english+interpretation.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzi4bsiSSSg8qXQpgem21pTcaCoyUUnGIUT545GIffZBJKSLmLvTJYdVcfoa-eRIVYV1ThJaDdjF-Hk-pu2l6qDENiJeecW8NxYiFnZDXmTDbvD_NhxRh1Ol8HcqPdCioEquE7hjW3oeAU/s200/turkish+english+interpretation.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Eğitim sırasında öğrendiğim tercümanlık adına önemli bilgiler şunlar oldu;tercümanın hiç yorum katmadan, tamamen ayna gibi mesajı olduğu gibi aktarması, ne eksik ne fazla çeviri yapması. Bu Türk kültürü için zor bir yaklaşım, bazen tamamen iyi niyetle bazen düşünmeden çeviren kişi kendi yorumunu katar, ilgili kişi adına konuşur. En güzel örneği Türkiye'de uzun süre Alex için çeviri yapan Samet'tir. Alex'in verilen bir soruya sadece "Hayır" diye cevap verdiği bir anda Samet'in bir paragraflık cümle kurduğuna şahit olursunuz! Bu örnek sebebiyle futbola ilgi duyduğum yanılgısı oluşmasın, bu örnek sadece tercümanlık sebebiyle dikkatimi çekmiş bir andan ibarettir:)</div>
<div style="text-align: justify;">
Diğer yandan birinci şahıs konuşmanız esastır, yani she/he said demez, o kişi yerine konuşursunuz; örneğin tercümanlık yaptığınız kişi; "Gitmek istemiyorum" dedi, "She/he doesn't want to go" yerine "I don't want to go" dersiniz. Benim şahsen en zorlandığın anlar sizin cevabını bildiğiniz bazı soruların sorulduğu ama çeviri yaptığınız kişinin sorunun cevabını bilmediği anlarda tüyo verememek olmuştur. Tercüme yaptığınız kişi size kişisel soru sorabilir, çeviri sırasında akıl/tavsiye isteyebilir, bunlardan kaçınmanız gerekir. Gene Türk kültüründe bunlar zorlayıcı anlardır. Benim de tecrübem ile sabittir, tercümanlık yapacağınız kişi ile tanıştığınız andan itibaren sorguya alınırsınız,nerelisin, ne zaman geldin, evli misin vb. sonra kişi size kendi hayatını anlatır! Böyle durumlarda muhatap olmamaya, az konuşmaya gayret ederdim ama bitmek bilmeyen sorular işinizi zorlaştırır. Tercüme yaptığım çoğu kişi telefon gibi kişisel detayları ister adresime kadar sorardı! Onları kırmadan bu durumu bertaraf etmenin bir çözümü var ki tanıdığımız kişiler için tercümanlık yapamazsınız ben de bunların yasak olduğunu iş dışında görüştüğümüz durumda işimden olacağımı anlatmaya çalışırdım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1,5 yılda 50'den fazla tercüme işine gittim, çok farklı insanlar, ortamlar ve konular ile karşılaştım, işin ilgi çekici kısmı da burası sanırım. Tercümanlık ile ilgili deneyimlerimden örnekleri paylaşmaya devam edeceğim..</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-86760421936497257112012-09-29T15:59:00.003+01:002012-10-29T16:01:52.948+00:00İngiltere'de Ne İş Yapılır-II<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlbIxUA6y-kN-Pf1kfOLuyHiMtQcW7DEqaX-64OkbfUtAw0Osq-MLvIcjfQyb-fboRfmlj1fuD9FH1vdWxnoQ2qiVRdGaeXV6kI04bpflAi2nE1lLsXaZZohXLWCa2d4wW3m-MB9G9GdfK/s1600/ingilterede+is+bulmak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlbIxUA6y-kN-Pf1kfOLuyHiMtQcW7DEqaX-64OkbfUtAw0Osq-MLvIcjfQyb-fboRfmlj1fuD9FH1vdWxnoQ2qiVRdGaeXV6kI04bpflAi2nE1lLsXaZZohXLWCa2d4wW3m-MB9G9GdfK/s1600/ingilterede+is+bulmak.jpg" /></a></div>
Bu konudaki önceki yazım ile, <a href="http://www.ingiltereyeyerlesmek.blogspot.com/2012/01/ingilterede-ne-is-yaplr-i.html" target="_blank">İngiltere'de Ne İş Yapılır-I,</a> konuya giriş yapmış ilk geldiğinizde neler ile karşılaşabileceğinizi aktarmıştım. Şimdi ise İngiltere'de sıfırdan başlamak için faydalı olacak bazı bazı bilgileri paylaşacağım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İngiltere'ye yerleştiniz, ya daha önce hiç iş deneyiminiz yok-hiç sorun değil hatta böylesi daha iyi- ya da önceden iş deneyiminiz var ama İngiltere'de bunu kullanamıyorsunuz. O zaman hayırlı olsun sıfırdan başlıyorsunuz:) Başlangıçta moral bozucu olabilir ama inanın dönüp baktığınızda yeni kazanımlar ve vizyon edindiğinizi fark edeceksiniz. Allahtan İngiltere, Türkiye gibi iş seçilen bir yer değil, küçük de olsa herhangi bir başlangıç işini çekinmeden ayıplanmadan yapabilirsiniz. Bu tarz işler için kariyer portalları yerine gazetelerin seri ilanlarına, marketlerdeki panolara bakmanız faydalı olabilir. Ayrıca burada küçük işlerde asgari ücret ile suyunuzu çıkartmazlar, aksine medeni bir hayat yaşayabilirsiniz.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW64npH1qOAMyt3PjN3vYZlfjIMxsy8P9ADOLR2ubb8LMx0HV20e_W1Ox9TNLTunmxC1fjeC8hh1X8j7Kg1srlcqVMJXliw8k94KqnUVLk_RQHAzJ0Q7nHcJrHAOxC9jBcctylewbyu-UF/s1600/ingilterede+yasaman.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW64npH1qOAMyt3PjN3vYZlfjIMxsy8P9ADOLR2ubb8LMx0HV20e_W1Ox9TNLTunmxC1fjeC8hh1X8j7Kg1srlcqVMJXliw8k94KqnUVLk_RQHAzJ0Q7nHcJrHAOxC9jBcctylewbyu-UF/s1600/ingilterede+yasaman.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben ne mi yaptım, 8 yıllık profesyonel deneyim ve iyi eğitimimi anlamayıp dikkate almayan bir işveren ve danışmanlık firması topluluğu görünce önce kızdım. <br />
<a name='more'></a>Danışmanlık firmalarına sitem etmeye başladım ama siz de hiç beni görüşmeye davet etmiyorsunuz diye emailler attım. Güzel haber İngiltere'de işe alım firmaları daha kolay ulaşılabilir ve size geri dönüş yapıyorlar. Bu emaillerime geri dönüş aldım, İngiltere'deki Micheal Page beni bu şekilde görüşmeye davet etti. Görüşme öncesinde pasaport ve ikamet izinlerimin orjinallerine bakıp kopyalarını aldılar. Çok güzel bir mülakat geçirdim ve sonrasında beni açık pozisyonlarına yerleştirmek için gerçekten çaba harcadılar. Ama işveren tarafında deneyimlediğim şu oldu, zaten işsizlik var ilgili pozisyona bir sürü İngiltere'de doğmuş büyümüş aday başvuruyor neden yeni gelmiş bu ülkeyi daha tanımayan birini tercih edelim. Bu şekilde 4-5 ay geçti, bu kapı açılmazsa başka kapıyı deneyelim stratejisi ile:) yönümü değiştirmeye karar verdim.Bıraktım geçmiş uzmanlık alanımı yeni alanlara yelken açtım. Burada sıfırdan başlasam elimde ne var dedim, Türkçe! Evreka! Türkçe ile ne yaparım çok şey;tercüme, çeviri, ders, seslendirme, lokalleştirme vb. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Artık internetteki anahtar kelimem "Turkish"'di. Bu şekilde çok geçmeden Gumtree web sitesinde Türkçe tercüman aranıyor ilanını gördüm ve başvurdum. Önceki başvurularımın aksine çok hızlı bir şekilde görüşmeye çağrıldım, bu hızlı geri dönüş doğru yolda olduğumun işaretiydi sanki. İşveren bulunduğum bölgenin belediyesiydi. Görüşme şu şekilde gerçekleşti, 2 İngiliz ile önce genel bir tanışma görüşmesi yaptım. Bana süreçten bahsettiler. Nedense İngilizcemi test edecekler diye düşünürken onlar tamamen benim Türkçeme odaklanmıştı. Türkçe'yi nerede ne zaman öğrendin, Türkçen ne kadar iyi gibi sorular sordular. Bir Türk olarak bu sorular ilk etapta oldukça anlamsız gelmişti, İngilizce konuşarak Türkçemin ne kadar olduğu konusunda onları nasıl ikna edebileceğim konusunda zorladım. Daha yeni geldiğimi orada doğup büyüdüğümü, eğitim ve iş deneyimlerimi Türkçe yaptığımı ilettim. Sonra simultane çeviri örneği yapmak istediklerini söyleyip odaya bir Türk tercümanı çağırdılar, ve deneme tercümem başladı. Açıkcası eşimin konuşmalarını aileme çevirme dışında ilk defa tercüme yapıyordum ve bittiğinde çok başarılı geçmediğini düşündüm. Bu süreci beklemeye bıraktım hiç hayale kapılmadan. Bir hafta sonra görüşmenin sonucunu ileten bir mektup geldi Belediye'den. "Türkçenizi test ettik ve Türkçenizin gayet iyi olduğuna karar verdik, tebrikler" diyordu. Sonuç itibari ile mülakatı geçmiştim ve 3 günlük tercümanlık eğitimine davet edilmiştim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
devamı gelecek...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-1104452157998055472012-09-08T18:10:00.000+01:002012-09-29T16:01:50.415+01:00İngiltere'de Arkadaşlık<br />
<div style="text-align: justify;">
Her ne kadar gittiğiniz yere entegre olup İngiliz arkadaşlar edinmeniz gerekse de insan kendi dilini konuşmak, ortak sıkıntıları paylaşmak ve ülkesini yad etmek için Türk arkadaşlar da arıyor. Benim için de durum böyle oldu. Tabii bu söylediğim kadar kolay olmadı. Biraz cesaret işiydi ama ben İngiltere'deki Türk arkadaşlarımı internetten buldum! Önce bulunduğum şehirdeki Türkleri araştırmaya başladım, beğendiğim bir kişi ile de iletişime geçtim. Serbest çalışan bir kişi olduğu için kendi web sitesinden yeterli bilgi edinmiştim ben de ona kendim ile ilgili bazı web sitelerini ilettim beni tanıması ve güven duyması için. Kısaca Mine ile böyle tanıştım:)</div>
<div style="text-align: justify;">
Sağolsun, Mine beni diğer Türk arkadaşları ile olan aylık buluşmasına davet etti, burada çok nitelikli, doktor, akademisyen olan diğer arkadaşları ile tanıştım. Fırsat buldukça bayanlar grubu olarak toplanıp sohbet etmek, İngiltere'yi çekiştirmek oldukça iyi geliyordu. Ekipte en yeni İngiltere'ye gelmiş olan bendim, diğer tüm arkadaşlarım 5 yıldan uzun zamandır İngiltere'de yaşıyordu. Çoğu İngiliz vatandaşlığını almıştı. Ama ortak bir konu vardı ne kadar eleştirsek de Türkiye'ye bir gün geri dönmek. Çocuğu olanlar için bu çok daha zordu tabii. Yetişkin olarak bizlerin bile ülkemize yeniden alışması, geçen zamandaki değişime adapte olması zaman alacakken, İngiltere'de doğmuş ve orada okula giden hatta Türkçesi, İngilizcesi kadar iyi olmayan çocuklar için bu değişim oldukça zorlayıcı olabilirdi. Ama gene de idealler bir gün dönme üzerineydi, tabii en çok düşündüren konu bunun nasıl gerçekleşeceğiydi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Şahsen ben Türk arkadaşlarım kadar İngilizler ile de arkadaş olmayı arzu ettim, ama bunun o kadar kolay olmadığını deneyimledim. Tanıştığınız kişiler ile arkadaşlık ilişkisi genelde daha yüzeysel kalıyor, Türklerde olduğu kadar yakınlık kurulamıyordu. Diğer Türk arkadaşlarım benden uzun zamandır İngiltere'de yaşamalarına rağmen benzer deneyimleri anlattılar. Sonuç itibari ile İngiltere'de arkadaşlık da başlı başlına bir işti. İhtiyaç duyduğunuzda çocuğunuza bakacak, salça/tuz isteyebileceğiniz:), kargonuzu alacak bir İngiliz komşunuz, arkadaşınız büyük ihtimalle olmayacak boşuna hayaller kurmayın.</div>
<div style="text-align: justify;">
Belçika'da uzun yıllar yaşamış bir iş arkadaşımın Türkiye'ye neden döndün sorusuna verdiği cevaplardan biri şu olmuştu; Belçika'da ofiste başınız ağrısa kimse ne geçmiş olsun der ne de ilaç verir. Halbuki Türkiye'de herkes seferber olur, yardımcı olur. Türkiye'de alıştığımız ve vazgeçemediğimiz önemli konulardan biri bu yakınlık, ilgi, alaka ve destek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-1753493854507854632012-09-08T17:42:00.003+01:002012-09-08T17:45:21.110+01:00İngiltereye Yerleşmek-Ekşi SözlükteEvet ne zamandır yoktum ortalarda, gelen yorumlar beni geri çekti açıkcası. Daha paylaşacaklarım var. Bu arada nette gezinirken blogumu ekşi sözlükte takip edilesi bloglar arasında gördüm çok mutlu oldum:) teşekkürler maidis.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=takip+edilesi+bloglar&kw=&a=&all=&v=&fd=&td=&au=&g=&d=&p=87" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="155" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK3BqFmrhn-vR_3g89AC9JnqIzxRlca24eBlj6FbY2ue71e9gpwrWvj9fy20XLjsWgRst0jswarTTmNTbokHXfexhnU5THURk1d0y1pGDzpCoTOV3L50FsTptS0xfedBUaTC1tgfTs2u6P/s400/ingiltereye+yerlesmek.png" width="400" /></a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-76055023119500056272012-01-25T18:46:00.004+00:002012-09-29T16:01:16.138+01:00İngiltere'de Ne iş Yapılır-I?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEim8sT8WqlkgRKLaZVOe0g4_BcB6ZlvOnkbX7sBk2V27KlVg4agrnQjoi9yehYmDCx_Z6hhWjFMdsUgALDzhf9E0d1jAJFYomj_hCJpz5g-781f3K04_Li9FRKwxUiX1dE0DMBHvPS75rwK/s1600/ingiltereye+yerlesme.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="148" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEim8sT8WqlkgRKLaZVOe0g4_BcB6ZlvOnkbX7sBk2V27KlVg4agrnQjoi9yehYmDCx_Z6hhWjFMdsUgALDzhf9E0d1jAJFYomj_hCJpz5g-781f3K04_Li9FRKwxUiX1dE0DMBHvPS75rwK/s200/ingiltereye+yerlesme.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
İngiltere'ye öğrenci ya da işyerinizden transfer ile geldiyseniz iş anlamında hayatınız kolay. Öğrenciler okulları aracılığıyla dil pratiği yapmalarını sağlayan part-time işlere kolaylıkla girebiliyor. Örneğin Cafe Nero'da barista olmak, diş doktoru asistanı vb işler bulunuyor. Türkiye'deki ofisiniz sizi İngiltere ofisine transfer ettiyse süper her şey hazır. Gelelim diğer seçeneğe benim gibi eş durumundan gittiyseniz işler biraz daha zor. Sıfırdan kendiniz iş piyasasını anlayıp var olmak zorundasınız. İngiltere her ne kadar multicultural-farklı kültürleri barındıran bir yapıya sahip olsa da sonradan fark ediyorsunuz bu farklı kültürler aslında ikinci, üçüncü jenerasyon. Yani İngiltere'de doğmuş bir Hint asıllı İngiliz vatandaşının ya da orada doğmuş bir Türkün işi, sonradan giden kişiye oranla daha kolay. Neden derseniz öncelikle sizi ve geçmişinizi anlayıp değerlendiremiyorlar. Eğitim durumunuza bakıldığında Türkiye'deki okulları tanımadıkları için sizi bir yere koyamıyorlar, en iyi okullar bile olsa Türkiye'de gittiğiniz lisenin, üniversitenin İngiliz İK uzmanları gözünde pek anlamı yok. Onun yerine İngiltere'deki çok daha alt seviye bir okuldan mezun birini tercih edebilirler. Aynı durum iş deneyimi için de geçerli, Koç'ta Sabancı da ya da başka büyük bir kurumda çalışmış olun gene İngiliz İK uzmanı bu şirketleri tanımadığı için sizi ve deneyiminizi anlamayacak. Bir de açıkcası kriz, artan işsizlik oranı gündemdeyken sizinle uğraşmayacak bildik anlaşılır cv'ler arasından seçim yapacak. Bir diğer konu dil konusunda tereddüt duyacak acaba ne kadar iyi İngilizce konuşuyor diyecek. Tüm bu riskler ve belirsizlikle sebebiyle çoğu kez cv'niz kenara konulacak. Son durumda da İngiltere'de iş deneyiminiz yok denecek:) yumurta-tavuk ilişkisi, onlar size bu fırsatı vermedikçe zaten hiç bir zaman İngiltere'de iş deneyimi tecrübesi yaşayamayacaksınız! </div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Peki çözüm ne? tablo bu kadar karamsar mı? tabii ki her zaman çözümler ve çıkışlar var ama bu, yabancılar için mevcut İngiltere iş piyasası durumu. Eğer kurumsal tecrübeniz yok ve 20'li yaşlarda iseniz part-time başlangıç düzeyi ve fiziksel işlerle piyasaya girebilirsiniz. Yabancılar ve çoğu Türk için iş piyasasına giriş genelde yeme-içme sektöründe. Eğer kurumsal bir çalışma hayatından geliyorsanız, uzmanlığınıza göre işler değişiyor. Örneğin ben İK alanında eşdeğer yerlere ulaşmada zorlandım sebepleri ise İK'nın yerel uygulamalar ile daha yakın ilişkili olması ülkenin iş kanunu vb. Ama konu pazarlama, IT olursa daha genel geçer bir uzmanlık olacağı için daha kolay iş bulabilir, sonuçta işveren tarafından dikkate alınırsınız. Her halükarda daha alt seviyeden başlamanız gerekebilir, Direktör ise Müdür, Müdür ise Yönetici/uzman olarak kıdemde geriye gitmeniz muhtemel.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
devamı gelecek...<br />
<br />
Not: İngiltere vize başvurusunun nasıl yapıldığı konusundaki önceki yazılarıma aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:<br />
<h3 class="post-title entry-title" style="background-color: white; font-family: 'Trebuchet MS', Trebuchet, sans-serif; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 20px; position: relative; text-align: -webkit-auto;">
<a href="http://ingiltereyeyerlesmek.blogspot.com/2009/06/worldbridge-maceralar-i-biometrics.html" style="background-color: transparent; font-size: small; text-align: justify;">Worldbridge Maceraları-I Biometrics</a><br />
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://ingiltereyeyerlesmek.blogspot.com/2009/06/worldbridge-maceralar-ii-istanbul.html">Worldbridge Maceraları-II Istanbul</a><br />
<div style="text-align: -webkit-auto;">
<a href="http://ingiltereyeyerlesmek.blogspot.com/2009/06/yerlesim-vizesine-basvuru-fiance-visa.html" style="background-color: transparent; text-align: justify;">Yerleşim Vizesine Başvuru-Fiancé Visa</a></div>
</span></h3>
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-22656627785713473622012-01-08T19:42:00.000+00:002012-01-08T19:42:40.223+00:00Uzak Kaldım Bir SüredirUzak kaldım bir süredir, çok şey oldu, isteyerek döndük Türkiye'ye. Tabii ki daha İngiltere'de yaşam ile paylaşacağım çok şey var. Bunları paylaştıktan sonra dönmek isteyenlere yol göstersin diye Türkiye'ye dönüş hakkında yazacağım, sonra bir de yabancı ile evlilik konusu var ki o kadar uzmanlık istiyor:)<br />
<br />
Görüşmek üzere,Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-26331894821437141612011-02-28T17:12:00.002+00:002011-05-31T21:37:32.686+01:00İngiltere'de kiralık ev bulmakİngiltere'de kiralık ev arayışı oldukça pratik, işin en basit tarafı bu bölümü açıkcası. Çoğu ev ilanına web sitelerinden ulaşmak mümkün, ayrıca ilginizi çeken bölgeye gidip tur attığınızda emlak acentası ilanlarını rahatlıkla fark edip bağlantıya geçebilirsiniz. Aşağıdaki siteler online ilan bulmada faydalı olabilir;<br />
<div><ul><li><a href="http://www.findaproperty.com/">Find a property</a></li>
<li><a href="http://www.zoopla.co.uk/to-rent/">Zoopla</a></li>
</ul></div><div><br />
</div><div>Eğer oda arıyorsanız sarı sayfalar şeklindeki web siteleri daha çok işinize yaracaktır. </div><div><ul><li><a href="http://www.gumtree.com/">gumtree</a></li>
<li><a href="http://www.vivastreet.co.uk/">vivastreet</a></li>
</ul></div><div><br />
</div><div><span class="Apple-style-span" style="color: #660000;"><b>Emlak Komisyon Tutarları</b></span></div><div><br />
</div><div>İşin mali boyutu Türkiye'ye kıyasla biraz farklı, bizde sadece kiracı emlakçıya komisyon verirken İngiltere'de emlak komisyonu ev sahibi ve kiracı arasında paylaşılıyor. Tabii bu durum kiracı için avantajlı, daha az komisyon bedeli ödüyor. Örneğin Türkiye'de genelde bir aylık kira bedeli olan komisyon tutarı,<b> </b>İngiltere'de bir aylık <b>kira bedelinin %30-35'i.</b></div><div><br />
<a name='more'></a></div><div><b><span class="Apple-style-span" style="color: #660000;">Depozito-Tenancy Deposit Scheme-TDS</span></b></div><div>İngiltere'de de ev kiralarken depozito veriyorsunuz. Farkı daha garanti altında paranız, Türkiye'ye kıyasla. Depoziti ev sahibi tutmuyor, Tenancy Deposit Scheme denilen bir kurumda/fonda tutuluyor. Evden çıkacağınız zaman emlak acentası evde inceleme yapıyor, TDS'ye uygundur diye haber veriyor ve para size geri veriliyor.</div><div><br />
</div><div><br />
</div><div><span class="Apple-style-span" style="color: #660000;"><b>Finansal Referans Kontrolü (Credit Search)</b></span></div><div>Evi buldunuz, ilgili masrafları ödemeye hazırsınız, bir de sizin finansal referans kontrolünüz yapılıyor. İlgili kredi kartı, banka, sigorta, işveren gibi kurumlardan sizinle ilgili finansal kredibilite hakkında bilgi alınıyor. Genelde araştırma yapılan bilgi istenilen başlıklar aşağıdaki gibi;</div><div><br />
</div><div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><span lang="EN-US" style="font-family: Symbol; font-size: 9pt;">·<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span lang="EN-US" style="font-size: 9pt;">Credit search & proof of current residential address<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> (Any County Court Judgments must be declared.)</b><o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><span lang="EN-US" style="font-family: Symbol; font-size: 9pt;">·<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span lang="EN-US" style="font-size: 9pt;">Current/Previous employer<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><span lang="EN-US" style="font-family: Symbol; font-size: 9pt;">·<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span lang="EN-US" style="font-size: 9pt;">Current/Previous landlord<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><span lang="EN-US" style="font-family: Symbol; font-size: 9pt;">·<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span lang="EN-US" style="font-size: 9pt;">Guarantor (if applicable)<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><span lang="EN-US" style="font-size: 9pt;"><br />
</span></div></div><div>Siz evi tutmak istiyorum dediğinizde bu referans süreci başlıyor ve yaklaşık 7-10 gün sürüyor. Malum <a href="http://ingiltereyeyerlesmek.blogspot.com/2009/09/biraz-nostalji-mektup-donemine-donus.html#more">önceki yazılarımda</a> bahsetmiştim ana iletişim yolu mektup-posta bu sebeple bu süreç zaman alıyor. Ev kiralamayı düşünüyorsanız bu süreyi de baştan planlamakta fayda var.</div><div><br />
</div><div><br />
</div><div>Biraz sıkıcı bir yazı olmuş olabilir! ama işin zaten pek de keyifli olmayan tarafları bunlar. Dilerim bu süreçleri çabuk atlatır, en kısa zamanda evinize yakın parkta yürüyüşler yapmaya, varsa balkonunuzda/bahçenizde çiçek süslemelerine başlarsınız.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-30779594968567833822011-02-26T13:30:00.004+00:002011-05-31T21:38:06.829+01:00İngiltere'de ev kiralamak-II-kira sözleşmesini sonlandırmak<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJO6R9LKUrgJNAm-D0Cm3DrHlgnBxbTFTXitgnFw2Leq4LVl9s8UIrQi4RHSqB8VhsiLJP8zsBdhBh-7mD_07BvNiM44LtkmT11ZmI79_RO9QSwd4WRi1P8AIgyQeYUmBVVOJoEP_byHU0/s1600/images+%25282%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJO6R9LKUrgJNAm-D0Cm3DrHlgnBxbTFTXitgnFw2Leq4LVl9s8UIrQi4RHSqB8VhsiLJP8zsBdhBh-7mD_07BvNiM44LtkmT11ZmI79_RO9QSwd4WRi1P8AIgyQeYUmBVVOJoEP_byHU0/s1600/images+%25282%2529.jpg" /></a></div><div style="text-align: justify;"><b><span class="Apple-style-span" style="color: #660000;">Tenancy Contract:Rolling Contract/Fixed Contrac</span><span class="Apple-style-span" style="color: #660000;">t<br />
</span></b><br />
İngiltere'de ev kiralama genelde acentalar aracılığıyla yapılıyor, bunun artıları da var tabii, her şey profesyonel ve objektif ancak aynı zamanda katı ve kuralcı. 1 senelik kira kontratı yaptıysanız bu süre içinde çıkarsanız tüm kirayı ödemeniz gerekiyor. Bu kural Türkiye'de de var ama pratikte çok nadir uygulanıyor, bir aylık ihbar verip kontratı sonlandırırız genelde. Acenta ile yaptığınız bir kira kontratında bunu unutun o yüzden minimum süre ile sözleşme yapmak en iyisi, hayat bu belli olmuyor. Hatta acenta yetkilisine peki öldük diyelim o zaman ne olacak dediğimizde gene kalan kiranın ödenmesi gerekir diye cevap verdi bize! Bu işi garantiye almak için de sözleşmeyi evde kalan herkesle yapıyorlar, Örneğin bizde sözleşme tarafı hem ben hem de eşim oldu, ikimizden de imza aldılar. İmzalanan sözleşmenin türü Assured Shorthold Tenancy.<br />
<br />
<a name='more'></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Kira sözleşmesi dolduğunda bir şey yapmazsanız <i><b>rolling contract</b></i> olarak otamatik uzuyor bu uzayan süre içinde ihbar verip çıkabilirsiniz. Yani ilk sözleşme bölümü katı kurallar içinde uzayan dönem daha esnek.</div><div style="text-align: justify;">Tabii ev sahibi ve acenta <b><i>rolling contract'l</i></b>arı pek tercih etmiyor, bizim süremizin dolmasına yakın hemen mektup geldi acentadan iki seçenek sunulmuş 6 aylık uzatma, 1 yıllık uzatma diye. Bizim de tarihi net olmayan bir taşınma planımız vardı. Önce telaşlandım, internette yaptığım araştırmada mektubu görmezden gelin diye öneriler vardı! Pek içime sinmedi ama öyle yaptım. Sonradan anladım ki sizi bir şekilde bağlamak istiyorlar o yüzden rolling contract'tan bahsetmiyorlar bile hemen <i><b>fixed contract</b></i> şeklinde uzatmak istiyorlar. Siz de bunu bilmiyorsanız birini seçip bağlanıyorsunuz.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-28165735367375768832011-02-26T10:10:00.001+00:002011-02-26T10:10:59.009+00:00Yeni yazılar geliyor!İngiltere'de kira kontratının bitişi, evden çıkma, tercüman olarak çalışma, NHS, council tercümanlık beklentileri ve süreçleri, Türkiye'ye geri dönme çalışmaları ve diğerleri hakkında yazılar geliyor, çok yakında!...<br />
<br />
<br />
sevgiler,<br />
<br />
SezinUnknownnoreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-25557085600417693032010-02-10T12:34:00.001+00:002011-02-26T09:58:02.832+00:003 Monthly Home Inspection<div style="text-align: justify;">Var mı böyle bir şey başka bir ülkede çok merak ediyorum. Evinizi kiraladınız mutlu mesut yeni evinize taşındınız.</div><div style="text-align: justify;">Hop 2,5 ay sonra emlak acentasından bir mektup, haftaya size geliyoruz teftiş için. Nasıl yani?</div><div style="text-align: justify;">Hani ben yabancıyım İngiltere'ye bana mı garip geldi dedim baktım hangi İngilizle konuşsam onlar da şaşırdı. Yeni bir uygulamaymış, ev sahibi isterse emlak acentası 3 aylık dönemler içinde kiralanan eve gelip evi düzgün ve şartlara göre kullanıyormuyuz diye kontrol edermiş. Şahsen bu feci bir uygulama olarak görüyorum bunu, oturduğunuz yeri eviniz olarak benimsemenizi zorlaştıracak bir uygulama. Depozit eve zarar verirseniz diye ödeniyor 3 aylık kontroller niye anlamak zor. Çok gereksiz ve sinir bozucu bir uygulama. Böyle uygulamalara İngiltere'deki masraf yaratma konusundaki yaratıcı çalışmalar diyoruz. Bu çalışma sebebiyle tabii ki ev sahibi emlak acentasına para ödüyor, emlak acentasının yaptığı ise gelip 2 dakika tavana, sağa sola bakmaktan ibaret. Ortada kayda değer bir hizmet veya bu hizmete ihtiyaç yok ama para bir cepten ötekine giriyor, sanal bir ticaret oluşuyor gene.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div>Unknownnoreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-17176663110582292842010-02-10T12:20:00.004+00:002012-11-05T21:32:41.708+00:00İşe Alım Parodisi<div style="text-align: justify;">
İngiltere'yi Türkiye ile kıyaslarken ileri bir ülke diye genellemek doğru değil, netekim aksini gösteren örnekler çok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En belirgin sorunlardan biri her adımda mektup kullanılması, bu sebeple beş dakikada çözülebilecek bir konu 1 ayı alabiliyor, mektup yazılacak, gönderilecek, karşı taraf alıp değerlendirecek ve cevap yazacak. Telefonu geçtim, email olsa o da iyi ama hala mektuba sımsıkı sarılmış bir iş hayatı var burada. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşe alımda mülakat ve teklif aşaması en kolayları, halbuki esas kısım budur. Ama çoğu zaman mülakat daveti alıp, şartlı iş teklifinizi aldığınızda sevinemiyorsunuz bile çünkü biliyorsunuz ki süreç asıl şimdi başlıyor. Bu sebeple de teklifin adı şartlı teklif, yani sonraki adımlarda bir şey olursa geri çekecekler teklifi. Sonraki süreçler neler mi, öncelikle başa bela CRB bizdeki adıyla sicil kaydı. Biz de o kadar da büyük bir sorun değildir sabah gider kimlik fotokopisi verir, akşam üstü cevabı alırsınız. Ancak buradaki sicil kayıt kontrolü tam 8 hafta sürüyor! Tabii gene malum çeşitli yerlere mektup yazılıyor, karşı taraf istediği zaman mektupla cevap veriyor falan uzun sürüyor. Hakkını şu konuda yemeyelim sadece burada değil sizi memleketinizde de araştırıyorlar sonuç itibari ile yarım gün olmasın ama 1 haftada da yapılmayacak iş değil. Sonra bizde sicil kaydını alır 6 ay içinde başka isteyene de verebilirsiniz. Burada her işveren için ayrı CRB araştırması gerekiyor. CRB'de burada yapılmışı var diye kullanmıyor, başlıyor 8 haftalık sürece tekrar. Nereden mi biliyorum benim 2 başvurum var biri geldi, diğer de çıkar o zaman dedim, yok 8 hafta sonra dediler, çıkacak sonuç gene aynı sonuç.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu işin sicil araştırması bölümü, bir de referans bölümü var ki o da evlere şenlik, referans istemek tabii ki gayet doğal ama bazı firmalara, 1-2-3 referansın yetmediği oluyor bir firmaya toplam beş referans vermek durumunda kaldım. Malum referansı mektupla istiyorlar, referans cevabı gecikince de arayıp sıkıştırırmısınız dediler, ben şahsen hiç bir adayı arayıp referansını sıkıştır demedim bugüne kadar kimseden de duymadım Türkiye'de. Neyse hadi bu da bitti, şahıslar yetmedi firmaların genel merkezleri ile irtibat kurulmak istendi. Bir kere yetmedi 2 defa Gap History form (çalışmadığınız dönem için) doldurtuldu. Her boş geçen ay didik didik sorgulandı bu sırada ne yapıyordun, kanıt göster bu boşluğa dair diye ve bu sorgular sualler 2 aya yayılmış bir sürede haftada bir şeklinde olunca, ben yeter almayayim dedim İngiltere'nin en büyük ve saygın işverenine. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Genel sorun sadece bürokrasi değil aynı zamanda sıkça insan hatası da çıkıyor karşımıza, genel bir düzensizlik ve özensizlik söz konusu bu haliyle de ileri bir memleket olduğunu düşündüğümüz İngiltere beni şaşırtmaya devam ediyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-69638229019391739562009-12-02T12:24:00.009+00:002011-03-01T09:35:28.095+00:00İngiltere kime cennet?<div align="justify">İngiltere malum herkese cennet değil. İşin yoksa, cennet devlet bakıyor, az biraz iş göremez durumun varsa gene cennet devlet gene bakıyor. Üstüne üstülük aylık verilen ödenekle kalmıyorsun, belediye ev veriyor, daire değil çoğu zaman bayağ ev veriyor bahçeli, 2-3 katlı. Hele çocuk sayısı çok ise 4-5 falan bu durumda ciddi güzel villada oturabiliyorsun. Geçtiğimiz aylarda böyle bir yazı vardı gazetelerde. 7 çocuklu Pakistanlı bir aileye başka yerde yeteri kadar büyük bir ev bulamadıkları için belediye Londra'da ünlülerin oturduğu lüks bir semtte büyük bir müstakil ev tahsis etmişti. </div><div align="justify"></div><div align="justify">Devam edersek, aylık ödenek var, ev belediyeden, burada ciddi bir fatura olan aylık 400-500 lira olan belediye vergisinden muhaf olursun. Çocuk için, vergi kazancı, çocuk ödeneği alırsın. Sonra sinama, tiyatro vb daha çok yerde indirim alırsın, alırsın da alırsın. Peki o zaman niye çalışırsın ki?<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
</div><div align="justify">Zaten çoğu kişi de böyle düşünüp, arkasını ödeneklere dayayıp yaşayıp gidiyor. Gelen göçmenlerin de hedefi bir an önce İngiliz vatandaşı olup bu hizmetlerden faydalanmak! Bu durumda ülke kendisine faydalı olacak göçmen kitleyi değil kendine yük olacak göçmen kitleyi cezbediyor. Peki bu paralar nereden geliyor, çalışan kesimden malum bu durum da en çok orta gelirliyi eziyor. Orta gelirli kesim vergiler altında eziliyor, aylık refahı (vergi, fatura sonrası kalan parası), ödenek ve yardımla yaşayan işsiz gruptan daha aşağıya düşüyor. Sonuç olarak İngiliz vatandaşı dışarıya kaçıyor, eğitimli göçmen grubu fazla kalmıyor, ülkeye faydası olmayan göçmen grubu ise yerleşiyor. Bu durumda kim kazanıyor, İngiltere olmadığı kesin.</div><div align="justify"></div><div align="justify"></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-12528271166833321862009-12-02T11:53:00.005+00:002011-02-26T13:48:42.520+00:00Gözünü sevdiğim Türkiyem!<div align="justify">Bayanların canını sıkan bir deneyimdir evlilik sonrası yasal kurumlarda soyadı değişikliği.</div><div align="justify">Bir de yabancı bir ülkedeyseniz bu işlemler iki katına çıkar, tatsız bir hal alır benim şu anda yaşadığım gibi.</div><div align="justify">Başlığa konu olacak şekilde bu değişim sürecinde Konsolosluğumuz, İngiliz Home Office'e büyük fark attı, hizmet şekli, zamanlama, maliyet vb çoğu konuda. Bazı şeyler vitrinde hoş görünür ama içine girdiğinizde çok büyük hayalkırıklığı yaşarsınız, İngiltere örneğinde olduğu gibi. <br />
<br />
<a name='more'></a><br />
</div><div align="justify"></div><div align="justify">Türkiye Konsolosluğu nüfus cüzdanı değişikliği, 2 pound, bir dilekçe gönderiyorsunuz iki günde yenisi elinizde.</div><div align="justify">Home Office, kimlik değişimi; hadi kart cipli fiyatı olsun beş katı, on katı ama malum yetmez, ülke hizmet sektörü üzerine kurulu bu sebeple fiyatı 30 pound. Hadi böyle kalsa neyse dolduracağınız form 13 sayfa! 30 pound'u hazırladınız, 13 sayfalık formu da, 10 sayfalık rehber dökümana bakarak doldurdunuz, 12 pound gidiş geliş özel gönderim ücretini verdiniz. Bitti mi hayır. Bu sefer sizden tekrar biometrics istiyorlar. Ee ben 2 kere Türkiye'de konsoloslukta, bir kere burda 2 ay önce kimlik kartı alırken verdim, naptınız onları, benim parmak izi değişmedi geçen sürede. Bu soruyu bizzat sordum, gelen cevap, bu kişinin siz olduğunuzu nerden bileceğiz. Peki ne kadar zaman da çıkar dedim, malum bizim nüfus cüzdanı 2 günde geldi. Bir dakika sorayim dedi beklemeye aldı. Dört hafta içinde diye cevap geldi, yapılacak bir soyadı değişikliği neredeyse baştan vize başvurusu yapıyormuşum gibi bir süreç söz konusu, bu arada pasaport da onlarda kalıyor 4 hafta. Tamam dedim kapattım telefonu uzatsan ne olacak. Değiştirmesem mi burdaki nüfus cüzdanını diye düşünmedim değil, bu durumda da 1.000 pound cezası var, insaf yani bizim idari cezalar olsun 20 lira, 50 lira.</div><div align="justify"></div><div align="justify">Türk konsolosluğunda işlem için parayı postal order olarak gönderdim postaneden, sağolsunlar bir işlemde tasarruf ettirdiler, paranın bir kısmını geri göndermeleri gerekti. Bu durumda İngiliz mercileri ne yapar diye düşündüm, öncelikle baştan kolaylık sağlamaz tasarruf ettirmez, hadi kolaylık sağladı diyelim paranı iade etmez, her yerde yazıyor verilen para iade edilmez diye özellikle vize başvurularında, hadi oldu kafa karışıklığı iade edecekler ya yeni bir postal order düzenler ya da mevcut üstünden harcananı düşüp gönderirler. Bu durumda postaneye bozdurmaya gidersin bir de işlem parası verirsin. Acaba konsolosluk nasıl geri ödeme yapacak diye beklerken, farkını gösterdi, zarftan direk nakit para çıktı, helal olsun dedim, ne yollara düşüp post office'e gittim ne de işlem parası verdim paramı geri almak için. Bu arada gönderi zaten kayıtlı özel gönderi yani az miktarda para göndermenin bir sakıncası yok. Uzun lafın kısası bazen gereksiz uyanıklık yapma eğilimi olsa da Türk aklına, pratikliğine her zaman hayranım ve böylesini tercih ederim, bir dolu kurallar ve prosedürler yerine.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-29607609752708626832009-10-02T15:08:00.011+01:002011-02-27T13:34:30.587+00:00Sevdiklerim-Sevmediklerim<div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiP6uzDpIKNf1fYr7aV3OFyywg8WLfhkjpcLo_6R8oDYnR-s3TbJQkIYok2woteETIN5msxFergJAKsn1VzfIgvT6N0mrCY675glWT5vfTfcr6xeR0Sgx8fGFCFI1WOaM4BaH5UA7xyZjWr/s1600-h/P9030718.JPG"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5388005836937504114" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiP6uzDpIKNf1fYr7aV3OFyywg8WLfhkjpcLo_6R8oDYnR-s3TbJQkIYok2woteETIN5msxFergJAKsn1VzfIgvT6N0mrCY675glWT5vfTfcr6xeR0Sgx8fGFCFI1WOaM4BaH5UA7xyZjWr/s200/P9030718.JPG" style="cursor: hand; float: left; height: 139px; margin: 0px 10px 10px 0px; width: 191px;" /></a> Neleri mi seviyorum bu ülkede, öncelikle uçsuz bucaksız parklarını...<br />
<br />
<div align="justify">Böyle büyük alanları görünce ben bile kaç alışveriş merkezi, kaç site sığar bu alana diye hesplıyorum hemen. Zihniyet ne kadar farklı şehrin merkezinde bu kadar büyük alanları korumayı başarıyorlar... Halk da sonuna kadar parkların tadını çıkarıyor, parklar uçurtma uçuranlar, frizbi oynayanlar, koşanlar ya da makul bir şekilde piknik yapanlar ile dolu. Piknik bizdeki gibi mangal yak, etrafı kirlet yayıl mantığından farklı, derli toplu, iki sandviç ve içecekten oluşuyor.</div><br />
Çiçekler bir ayrı güzel, restoran, ev girişleri ve balkonlardaki o çiçek sepetlerine<br />
<div align="justify"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpuiBiKJQC11OBL0P8-AxVWE3cX8m6nr7BDMirREaspTzEPLBABK3YhGRpk7gxrdDGPCqipMfMEZncyX_S5VRyOH_8zgBkOhGh7R3S7tGQzx7VT59Oj86iWFqnT5zQ2qRFdrDg6dGhc73a/s1600-h/Photo0026.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5388007086945241634" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpuiBiKJQC11OBL0P8-AxVWE3cX8m6nr7BDMirREaspTzEPLBABK3YhGRpk7gxrdDGPCqipMfMEZncyX_S5VRyOH_8zgBkOhGh7R3S7tGQzx7VT59Oj86iWFqnT5zQ2qRFdrDg6dGhc73a/s200/Photo0026.jpg" style="cursor: hand; float: right; height: 131px; margin: 0px 0px 10px 10px; width: 192px;" /></a>bayılıyorum. Daha yeni ben de balkonum için böyle bir çiçek sepeti yaptım süper bir şey. Herkes bahçesine ayrı bir özeniyor, bahçe ve çiçek konusunda bilgi düzeyi de oldukça yüksek. Özellikle bahar geldiğinde o kadar güzelleştiriyor ki bu çiçekler etrafı. İngiltere'ye genelde hakim olan gri hava bu çiçekler sayesinde dağılıyor.</div><br />
<div align="justify"><br />
<iframe align="left" frameborder="0" marginheight="0" marginwidth="0" scrolling="no" src="http://rcm.amazon.com/e/cm?t=ingiltereyeye-20&o=1&p=8&l=bpl&asins=B000UUS9PS&fc1=000000&IS2=1&lt1=_blank&m=amazon&lc1=0000FF&bc1=000000&bg1=FFFFFF&f=ifr" style="align: left; height: 245px; padding-right: 10px; padding-top: 5px; width: 131px;"></iframe><br />
Başka neleri seviyorum;</div><br />
<div align="justify">İnsanlara, haklara, özgürlüklere saygı, 7'den 70'şe herkesin adam yerine konulması.</div><br />
<div align="justify"></div><br />
<div align="justify">Neleri <span style="color: red;">sevmiyorum</span>;</div><br />
<div align="justify">Health and Safety ve diğer bir çok günlük hayatı etkileyen çok kuralın olması ve aslında bu kuralların amacının öncelikle kurumları kişilere karşı koruması.</div><div align="justify"></div><br />
<div align="justify">İnsanların ve sistemin bizdeki gibi esnek olmayışı. Malum biz de her şey mümkün bunun olumsuz olduğu kadar olumlu tarafları da var, ama burada her şey kurallarla sınırlı. Türkiye'deki her şey mümkün sistemi Türk insanını zeki, çevik ve kurnaz yaparken buradakileri sistemler, yazılı kurallar olumsuz etkiliyor insanlar düşünmemeye başlıyor. "Common sense" yok oluyor.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
</div><br />
<div align="justify"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieUiIjU6G-NjEoTDbUZtuAjEPnS03NFvZza3mV9cZFmdowk64trbacUxsqjRwstvjwPe_ZDGEXBnCEUrWiBcAxfcFo9Ah-GRZMbdrQ776bqtenisbAdzIelgLZarIWrsyXCbrgrOZCjv4p/s1600/resim2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieUiIjU6G-NjEoTDbUZtuAjEPnS03NFvZza3mV9cZFmdowk64trbacUxsqjRwstvjwPe_ZDGEXBnCEUrWiBcAxfcFo9Ah-GRZMbdrQ776bqtenisbAdzIelgLZarIWrsyXCbrgrOZCjv4p/s200/resim2.jpg" width="149" /></a></div>Kafelerde yiyecek bir şey sipariş verdiğimde sadece bıçak vermelerini sevmiyorum. kek, börek neyse elimle yedikten sonra bıçakla kesmemin ne manası var!<br />
<br />
</div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmYeKbp-xix1tIpshzQhDb8B5cKpKHwYchXCb1pTc7u98KDzljG7eoQi1w-plbxWYUlhbvgDiO6KI42AutCUzpAxys_6x3521ggzlgpv-rdsBBkZw-aqcTu2h2fffYkfmkbMvDeRvGiosv/s1600-h/Photo0002.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5388010426698470274" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmYeKbp-xix1tIpshzQhDb8B5cKpKHwYchXCb1pTc7u98KDzljG7eoQi1w-plbxWYUlhbvgDiO6KI42AutCUzpAxys_6x3521ggzlgpv-rdsBBkZw-aqcTu2h2fffYkfmkbMvDeRvGiosv/s200/Photo0002.jpg" style="float: left; height: 160px; margin-bottom: 10px; margin-left: 0px; margin-right: 10px; margin-top: 0px; width: 120px;" /></a><br />
<div align="justify"></div><div align="justify">Çöpçülerin çeşitli bahanelerle, "belim incinir, bu çöp ayrışmamış vb" çöpleri toplamaması ve her ev önünde duran küçük çöp kutularını sevmiyorum!</div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-11852701256157866282009-09-04T11:51:00.008+01:002011-02-27T11:36:39.506+00:00<div align="justify"><span style="color: red;"><strong>Biraz Nostalji, Mektup Dönemine Dönüş</strong></span></div><div align="justify"></div><div align="justify"></div><div align="justify">Hatırlı<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTl-JvVH4f0LJCcW7sLKHqBC_sa_Y_7WhL2nqjGJVMJItdqwA3ayv1dxo9ESsrwq8xhsloROfG7_6bCeb0l-0U8keHnQVhF3XsS231V-MIWCxr5wx_gCZf5N2up0jytbmxMizKi_zkqSuU/s1600-h/post+box.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5377563470270131826" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTl-JvVH4f0LJCcW7sLKHqBC_sa_Y_7WhL2nqjGJVMJItdqwA3ayv1dxo9ESsrwq8xhsloROfG7_6bCeb0l-0U8keHnQVhF3XsS231V-MIWCxr5wx_gCZf5N2up0jytbmxMizKi_zkqSuU/s200/post+box.jpg" style="cursor: hand; float: left; height: 122px; margin: 0px 10px 10px 0px; width: 87px;" /></a>yorum da Türkiye’deyken posta kutuma ayda bir öyle bir bakardım. Gelen ya fatura ya broşür ya Dominos Pizza menüsü olurdu. Hepsini kenara ayırır Dominos Pizza menüsünü buzdolabının tam ortasına asardım. Şaka tabii beni tanıyan bilir sağlıklı yaşam arzumu. Neyse çoğu fatura artık elektronik ortamda gelmeye başladığından posta kutusuna bakma sıklığım da her geçen gün azalmaya başlamıştı. Hatta bu sebeple eşimin bana ayrı kaldığımız bir dönem gönderdiği kartı çok geç görmüştüm. İngiltere’de ise posta, eposta ile yarışır durumda neredeyse günde en az 2-3 posta alıyorsunuz. Temel iletişim yolu posta, bu sebeple adresiniz çok önemli ve adresinizi değiştirdiğinizde hemen ilgili yerleri bilgilend<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQVAyTU89fihyphenhyphens_gPt84K6_siedHawCoD8nAoktkxsywusZ1u2wKCmC1NU02VMtwzl8gATiTbM12QZYi7ODoB8HJtAmpIWzbLMfaTf9OTcX5I9TvYMS1Q1d9UyNDEsE0DppGMfT7P6twx2/s1600-h/royal+mail.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5377563857183713426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQVAyTU89fihyphenhyphens_gPt84K6_siedHawCoD8nAoktkxsywusZ1u2wKCmC1NU02VMtwzl8gATiTbM12QZYi7ODoB8HJtAmpIWzbLMfaTf9OTcX5I9TvYMS1Q1d9UyNDEsE0DppGMfT7P6twx2/s200/royal+mail.jpg" style="cursor: hand; float: right; height: 87px; margin: 0px 0px 10px 10px; width: 130px;" /></a>irmeniz gerekiyor. Postahanenin, bu durumda Royal Mail’in şöyle bir servisi var Türkiye’de var mı bilmiyorum adı “adres transferi”. Malum taşındığınızda her ne kadar adresinizi ilgili yerlerde değiştirmeye çalışsanız da eski adrese gönderilen postalar olacak. Royal Mail’e, transfer talebi yaptıysanız eski adresiniz yazılı postaları da yeni adresinize gönderiyorlar.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
Burada neler mi geliyor posta ile örneğin lens kullanıyorsanız aylık lenslerinizi optisyeniniz aylık olarak evinize posta ile gönderiyor. Doktora gidip tahlil yaptırdıysanız sonuçlarınız eve posta ile geliyor, mülakat daveti mi aldınız mektubu geliyor. Onun dışında malum faturalar, bilgilendirme mektupları, teşekkür mektupları, noel, doğumgünü, özel gün kartları, firma katalogları kısaca burada kart, mektup göndermeyi çok seviyorlar. Varsa yoksa adresiniz, isminizden önce adresiniz geliyor. Hatta şöyle bir anım var; Bir gün eczaneden ilaç alacağım, ilaçların hazırlanması zaman alıyordu dışarıda oyalanıp geldim, ilaçlarımı almak için adımı söyledim olmadı, ilaç ismini söyledim fayda etmedi, gergin ve şaşkın bir ifade ile karşımdaki görevli “adresiniz ne?” dedi. Baştan adresimi söylememiş olmama biraz içerlemiş gibi. Bazen burada bir tahammül eksikliği de yaşanıyor, bizdeki gibi yazık yabancı, bu bilmez, yol gösterelim hoşgörüsü ve anlayışı yok. Hatta bazen sinir oluyorlar niye benim işimi zorlaştırıyorsun diye. Tabii bunda milyonları bulan ve sonu gelmeyen göçmen akışının da etkisi yadsınamaz bu da ayrı bir yazı konusu.<br />
<br />
Bu posta işine yavaş yavaş alıştım hatta hoşuma bile gitmeye başladı her gün posta kutumu kontrol etmek bugün ne gelmiş bana diye. Ama iş başvurularında posta yolunun kullanılması bana biraz geriye gitmek gibi geldi. Neden mi zaman açısından öncelikle. Örneğin bir iş başvurusu yaptınız hepsi değil ama bazı firmalar internetten başvuru yapmak yerine posta yolunu tercih ediyorlar. Form posta kutunuza geliyor siz el yazısı ile dolduruyor ve postalıyorsunuz. Sonra referans aşamasında ilgili kişilere mektup gidiyor onlar da posta ile cevap gönderiyorlar. Bu durumda ne oluyor 1-2 günlük, internetten form doldur, telefon veya email ile referans al işi 1-2 haftayı buluyor, bir de çevre konusunda bu kadar hassass iken tonlarca kağıt basılıp mektup olarak geziniyor Royal Mail araçlarında. Yani bir miktar bu adres ve posta konusu abartılıyor, getirdiği kolaylıklar var bahsettiğim gibi eve gelen tahlil sonuçları vb ama internet ile hızlıca yapabileceğiniz işleri posta yoluyla yapmak bana biraz ve anlamsız geliyor. Aklıma Murat Evgin’in Mektup şarkısı geldi bu yazıyı yazarken, kimse mektup yazmıyor diye serzenişte bulunuyordu şarkıda, Türkiye’de mektup ve posta gerilerde kalsa, bizler için nostalji olsa da burada gayet canlı ve aktif hala.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-43685051361424510762009-08-03T13:50:00.010+01:002011-02-27T11:37:19.225+00:00Dil Bilgisi!<div align="justify">İngiltere’de sizi farklı bir İngilizce bekliyor, okulda ya da kitaplarda öğrendiğinizden farklı, hem aksan olarak hem de kullanılan kelimeler açısından. Gerçi bu değişimin bir kısmı deformasyon, bizler dilimize giren yabancı sözlüklere kızıyoruz dilimizi bozuyor diye ki ben de bu gruptayım, burada sokaktaki dil ciddi bir deformasyon geçirmiş durumda. Bu sebeple sokakta konuşulan dil ile eğitimli ya da eski jenerasyonun konuştuğu dil arasında farklar var. Şiir gibi akan hem kulağa çok hoş gelen hem de çok net ve anlaşılır olan İngilizceyi az sayıda kişi konuşuyor, bunun en iyi örneği de Prens Charles. Televizyonda bir programda yakaladığınızda saatlerce oturup onu dinlemek istiyorsunuz. Ancak aksini duymak istiyorsanız Guy Ritchie'nin Snatch filmi veya Türkiye'de de gösterilen Hollyoaks dizisini seyredin biraz.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
Çok temel diyaloglar ciddi değişim geçirmemiş ama farklılıklar söz konusu. Örneğin karşılama ve selamlama ifadelerinde, eski jenerasyonun saat dilimine göre; Good Morning, Good Afternoon, Good Evening şeklinde karşılama sözcüklerini kullandıklarını görecekseniz. Genç jenerasyon ise “Hello”’nun değişik versiyonlarını kullanmakta. Bizim ingilizcede öğrendiğimiz belki de ilk kelime olan “Hello” hala kullanımda ama daha genel ve sık kullanımı “Hi there”, “Hi” şeklinde, ama esas sokakta, çarşıda, pazarda en sık kullanılan karşılama sözcüğü ise başka ve nedense bana hala sempatik gelmediği için kullanmamakta ısrar etmekteyim ve karşınızda “Hiya”. "Hi you"'dan türetilmiş olduğuna dair varsayımlar olsa da çok net bir bilgi yok bu konuda. Sokakta sıklıkla duyacağınız bir karşılama kelimesi "hiya". <br />
<br />
Neyse selamladınız derdinizi anlattınız gideceksiniz bu sefer de gelen cevap “Cheers”, şerefe diyorlar zannetmeyin, çoğu cümle bitiminde kullanılan, sağol, eyvallah, sorun değil, güle güle gibi çeşitli manalara gelebilecek bir ifade. Bir de “Thanks” ve “Thank You”’nun değişime uğramış hali var “Ta”! Bana henüz “Ta” diyen olmadı ama haberdarım bu kelimeden:)</div><div align="justify"><br />
İngiltere'de yenisiniz ve alışverişe çıktınız ilk etapta beklemediğiniz, bu sebeple şaşırabileceğiniz aşağıdaki 5 durum ve ifade ile karşı karşıya kalırsınız.<br />
<br />
Kapıdan girdiniz etrafa bakıyorsunuz ki görevli size doğru yaklaştı ve “Are you allright there?” dedi. Bana niye “orada iyimisin” dedi diye düşünmeye başlayabilir ve ben iyiyim burada sen orada iyimisin diye cevap verebilirsiniz! Aslında yardıma ihtiyacınız var mı diye soran bir ilgi cümlesi bu, Türkiye’de ise bir yabancı mağazaya girdiğinde önce “welcome” sonra da“May I help you?” deriz, onlar da bu yardım etme düşüncesini anlamaz bazen rahatsız olurlar.<br />
<br />
Yukarıdaki ilk ilgi ifadesinden sonra “yok ben öyle bakıyorum” derseniz, bu sefer “ok give me a shout” diye cevap gelir. Şimdi bana niye bağırsana dedi ki diye düşünebilirsiniz ilk duyduğunuzda, aslında bir şeye ihtiyacınız olursa ben buralardayım bana haber verin demek isterler.<br />
<br />
Giyim eşyası satan bir yerdeyseniz ve kabinde beğendiğiniz kıyafetleri denediniz, denediklerinizi görevliye kabin çıkışında teslim ederken size sorulacak soru “any good?” olur. Bu biraz daha doğrudan bir soru sizi şaşırtmayabilir:)<br />
<br />
Beğendiğiniz ürünleri aldınız kasada ödeme yapacaksınız, işlem bitti gelen soru “Do you need a bag?” Hani belki burada adet böyle her alışveriş yapana bir çanta promosyonu var diye düşünebilirsiniz! Ama aslında bildiğimiz naylon poşeti kastetmektedirler. Bazısı daha açık olarak “carrier bag” der.<br />
<br />
Daha çok süpermarketlerde eğer ödemenizi bankamatik (ATM) kartı ile yapıyorsanız karşınızda çıkan soru “Do you want cash back?” olur. Bu bir promosyon değil heveslenmeyin alışveriş yapana nakit geri ödeme yapmıyorlar. Bu sorunun sebebi süpermarketlerin bir nevi ATM hizmeti vermesidir. İstediğiniz tutarda nakit ödemesini hesabınızdan düşerek yaparlar.</div><div align="justify"></div><div align="justify">Sonuçta bu ifadeler zor değil ama başlangıçta beklenmedik olabilir, bir kaç deneyimden sonra artık bilmediğiniz bir yöntem ve ifade şekli kalmayacak.<br />
<br />
<iframe align="left" frameborder="0" marginheight="0" marginwidth="0" scrolling="no" src="http://rcm.amazon.com/e/cm?t=ingiltereyeye-20&o=1&p=8&l=bpl&asins=007149717X&fc1=000000&IS2=1&lt1=_blank&m=amazon&lc1=0000FF&bc1=000000&bg1=FFFFFF&f=ifr" style="align: left; height: 245px; padding-right: 10px; padding-top: 5px; width: 131px;"></iframe></div>Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-12816528515731877652009-07-30T12:04:00.007+01:002011-03-01T09:36:46.188+00:00Kendi İşini Kendin Yap / DIY-(Do It Yourself) World<div align="justify">Biz alışmışız Pazar sabahı kapıdan gazetemizi ve taze ekmeğimizi almaya, anahtarı kaybettiğimizde kapıda kaldığımızda kapıcıyı aramaya, evde bir şey bozulduğunda, acil bir ihtiyaç olduğunda gene ona ulaşmaya. Belki de çoğu zaman bunların değerinin farkında olmadan. Buraya geliyorsanız bu tür lüksleri! gümrükte bırakmanız gerekiyor. TR’de farkında olmadığınız çoğu günlük konforlar burada lüks kategorisinde, daha zor ulaşılır durumda.<br />
<br />
DIY-Do It Yourself, ev mobilya gibi alanlarda kullanılan bir tabir ama bu yaklaşım, kendi işini kendin yap şeklinde günlük hayatta yaygın bir şekilde uygulanmakta.<br />
<br />
<a name='more'></a>Bizim ciddi bir konfor ülkesi olduğumuzu günlük hayattaki detayları ve yaşam şeklini kıyaslayınca anlıyorsunuz. Örneğin cafe&restoranlar, çok sınırlı sayıda cafe ve restoranda servis alabilirsiniz, bunların çoğunluğu da İtalyan, Fransız, Japon gibi yabancı restoranlar kalanların büyük kısmı self-servis. Türkiye’ye baktığımızda ise uluslararası kahve zinciri Gloria Jeans’in bile Türkiye’ye özel self-servis’ten servis yapısını tercih ettiğini görüyoruz. Servis aldığınızda da sadece siparişin alınması ve getirilmesi esas alınıyor, ilgi alaka ve masanın temizlenmesi, samimi bir şekilde uğurlanmak gibi şeyleri beklemeyin.<br />
<br />
Biz de arada ya da düzenli olarak yardımımıza koşan temizlikçi teyzelerimiz vardır, bu hizmetten faydalanmak için zengin olmanız gerekmez onlar her yerdedir etrafınızdaki neredeyse herkes bu hizmetten faydalanır sadece büyük şehirler değil Anadolu’daki ev hanımları da dahildir buna. (Bunu bizzat deneyimledim Orta Anadolu’da ev hanımlığı yaptım bir süre!) Bu tabii bizdeki temizlik anlayışından da geliyor bu konuya derin bir şekilde Health and Safety başlığı altında değineceğim. Kısaca temizlik konusu da “do it yourself”! Tabii bu hizmet hiç yok değil bizdekinin 3-5 katını verip temizlik firmalarından bu hizmeti alabilirsiniz.<br />
<br />
Başka neler mi “do it yourself”; bulaşık yıkamak, ne gerek var makinaya demişler, burası ileri Türkiye geri varsayımını arada tekrar düşünmek gerek, bulaşık makinası yaygınlığı çok az istatistiki oranları bilemiyorum ama mobilyalı ev ararken bulabildiğimiz 10 evden sadece birinde bulaşık makinası vardı. Şimdi daha iyi anlıyorum İngiliz arkadaşlarımın İstanbul’da evlerinde bulaşık makinası varken elde bulaşık yıkamalarını, alışmışlar bir kere! Şaka bir yana bunda yemek pişirmemelerinin de etkisi var mutfak bizdeki gibi kullanılmadığı için bulaşık makinası ikinci üçüncü sırada geliyor. </div><div align="justify"></div><div align="justify">Benzin istasyonuna mı gittiniz bizdeki pompacılar benzin hizmeti ile sınırlı kalmaz camlarınızı bir güzel siler genelde bayansanız bunlar anlamaz diyerek silecek suyu, yağını kontrol eder ve bu komple hizmet sonrası sizi gönderir. Burada ise unutun ek hizmeti arabadan çıkıp kendi benzinizi kendiniz koyacaksınız. Ben şimdi bizim ünlüleri ve zenginleri düşünemiyorum pompa ellerinde!<br />
Bir de daha vahimi bizde bir yolunu bulup benzini koyup ödemeden kaçan daha çok olur belki de ondan uygulanmıyor bu sistem.</div><div align="justify"><br />
Başka hangi konfor eksik derseniz, taksi! Istanbul’daki günlerimi özlüyorum yağmur yağmadığı sürece elimi kaldırdığımda bir taksi bulup makul bir fiyata gideceğim yere giderdim. Burada taksiler bizdeki gibi yol üstüne her yerde ulaşılabilir durumda değil duraklarını bulup gidecek ya da telefonla arayacaksınız ve bizdekinin 2-3 katını vermeye de hazır olacaksınız. Zaten taksi açılış fiyatı 6,5 TL civarı düşünün gerisini. Bu durumda işe, çarşıya taksiye atlar giderim hayal olabiliyor. Ne yapıyor buradakiler ya tabana kuvvet ya bisiklet ya da otobüs. Hakkını yemeyelim otobüsler bizden çok daha medeni ama fiyatı da ona göre bizdeki otobüsten yüksek mesafeye göre 4-8 TL bilet fiyatı. Sıklıkla başvurulan tabana kuvvet yöntemi sebebiyle sokaklarda bizdeki bayanlarda olduğu gibi şık, topuklu ayakkabı görmek mümkün değil neredeyse bütün bayanlar genci yaşlısı babet giyiyor.<br />
<br />
Kısaca buraya geliyorsanız antreman yapın önce, ekmeğinizi, gazetenizi kendiniz alın, evinizi bir kaç hafta kendiniz temizleyin, bulaşıkları elde yıkayın, pompacıdan rica edin yardım almadan kendi benzinizi kendiniz koyun, ulaşım için yürüyün, taksi ve arabaya yerine otobüse binin biraz, servis olmayan cafe&restoranlarda ayakta bekleyerek sabrınızı deneyin. Bu testi başarıyla geçiyorsanız vizenizi de aldıysanız daha ne bekliyorsunuz hadi gelin!</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-8649552695445582492009-07-27T19:06:00.006+01:002011-02-26T13:57:54.529+00:00İngiltere’de ev kiralamak-I<div align="justify">Küçük bir şehir olan Bristol’da sayısı 100’lere varan bir emlakçı enflasyonu var. Eminim diğer şehirlerde de durum benzer şekildedir. Türkiye’dekinin aksine sadece kiralama işi ile sınırlı kalmadıkları diğer servisleri ve kazanç kapıları olduğu için oldukça cazip bir iş aslında.<br />
<br />
Burada neredeyse çoğu zaman ev sahibi ile hiç tanışmıyorsunuz, emlak firması arada ev sahibinin vekili olarak görev yapıyor. Buna istinaden verilen hizmetin türüne göre ev sahipleri aylık bir bedel ödüyor emlak firmasına. Örneğin mobilyalı kiraladığınız evde fırın arızalandı ev sahibini değil emlak firmasını arıyorsunuz onlar gelip ilgileniyor. Evden çıkmak istiyorsunuz gene emlak firmasına haber veriyorsunuz, ya da sözleşmeyi devam ettirmek istiyorsunuz emlak firması taraflar için yeni bir sözleşme imzalıyor tabii bir bedel karşılığı!<br />
<br />
Genel giderlere bakarsak biz de malum komisyonu kiralayan verir genelde bir kira bedeline anlaşılır ama burada komisyon ev sahibi ve kiracı arasında, ev sahibi büyük payı ödeyecek şekilde paylaşılıyor; Kiranın %35’i kiracı tarafından, %65’i ev sahibi tarafından. Pazarlık payı yokmuş gibi görünse de zaman zaman bu tutarlardan indirim yapıyorlar. Depozito genelde altı hafta üzerinden hesaplanıyor ve ilginç bir şekilde ev sahibine verilmiyor emlak firmasına teslim ediliyor. Onlar da TDS denilen başka bir kuruma teslim ediyor, bütün depozitoların toplandığı bir kurum. Hizmet veriliyor ama sonuçta birileri iyi para kazanıyor! </div><div align="justify"><br />
Evden çıkarken genelde, bir “depozitomu tam alabilecekmiyim” endişesi yaşanır Türkiye’de, malum kalınan sürede ev bir miktar yıpranır, bazı kötü niyetli ev sahipleri de parayı vermemek ya da depozitodan kırpmak için çeşitli senaryolar ve sebepler üretirler. İstanbul’da bizzat benim yaşadığım bir olayda eski evsahibem biz evden çıkarken evi incelemiş bir şey bulamamış ama gene de depozitoyu vermemekte direnmişti cevap olarak da ben “sakin kafayla siz çıktıktan sonra tekrar bakacağım” demişti. Bir diğer deyişle siz bir çıkın ben inceler bulurum bir şeyler olmadı yaratırım demeye getirmişti. Yapacak bir şey yoktu çıktık ve depozito kararını beklemeye başladık. Sonraki günlerde bize telefon edip kapılara balta ile zarar vermişsiniz deyip depozitoyu vermemekte direndi ev sahibemiz. Evde hasar bulmakla kalmamış bir de bu konuda yaratıcılığını göstermişti, kaç kişi evinde balta taşır ve neden kapılara balta ile zarar verir ki? Sonrasında, 3 ay sonra bizim ısrarlı telefonlarımızın da etkisi ile insafa gelip depozitomuzun yarısını ödedi.<br />
Türkiye’de depozitonun tam olarak geri ödenmesi ne yazık ki iyi niyetli ve insaflı ev sahiplerinin vicdanına kalmış durumda. Bununla ilgili başvurabileceğiniz bir kurum yok. Yargıya gitmenin ne kadar uzun ve anlamsız bir süreç olduğunu çoğumuz biliyoruz. Bu sebeple buradaki sistem en azından depozito geri ödemesini objektif kriterler ölçüsünde garantiye alıyor. Ancak her şey burada bir bedel karşılığında malum, girişte ve çıkışta yapılan envanter sayımı ödediğiniz komisyona dahil değil ayrı ücrete tabii 50 pound! Sonuçta faydalarını düşününce parasını ödeyeyim kafam rahat olsun diyorsunuz. <br />
Bu konuda daha fazla bilgiye ihtiyacın varsa İngiltere'de ev kiralama konusundaki <a href="http://ingiltereyeyerlesmek.blogspot.com/2011/02/ingilterede-ev-kiralamak-ii-kira.html">yeni yazıma bakabilirsin</a>.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-70458778231742855102009-07-22T11:20:00.003+01:002011-02-26T13:49:48.762+00:00National Insurance Number (NI) Başvurusu<div align="justify"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqyxSbcc3fpTK5dfDXLZ4q4WHZEJliUsFaixwBRnZuD3EYz2D_3nPtqzmZTL84FsINsi1R4qWyrfXZ8lV2-w87SM9RsKYONz8_tZebCGXS4n-04cyApMLNQ44cXp-IwopHVe8fEM2hBIqn/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqyxSbcc3fpTK5dfDXLZ4q4WHZEJliUsFaixwBRnZuD3EYz2D_3nPtqzmZTL84FsINsi1R4qWyrfXZ8lV2-w87SM9RsKYONz8_tZebCGXS4n-04cyApMLNQ44cXp-IwopHVe8fEM2hBIqn/s1600/images.jpg" /></a></div>Çalışma iznine hak kazandıktan sonra ilk yapacağınız şey National Insurance Number’e başvurmak. Bizdeki SSK numarasına eşdeğer diyebiliriz bu numaraya. İşe başlayacağınız zaman firmanıza bu numarayı veriyorsunuz onlar da vergi ödemelerini bu numaraya yapıyorlar. Kendi işinizi yapıyorsunuz gene bu numarayı kullanıyorsunuz gelir verginizi ödemek için. Ancak farklı olan konu numarayı almak için siz başvuruyorsunuz SSK’da olduğu gibi firma sizin adınıza başvurmuyor. Ben malum bunu deneme yanılma yöntemi ile öğrendim benim gibi zaman kaybetmeyin diye ayrıntılı yazıyorum! Nasıl olduysa internetten takip ettiğim bazı forumlarda firma sizin adınıza başvuruyor diye yazıyordu ben de bunu beniseyip beklemeye başladım iş bulunca firmam başvurur diye. Sonra çok ilginç bir iş görüşmesi daveti aldım deneyim olsun diye gittim hakikaten hiç düşünmeyeceğim bana uymayan bir iş çıktı sonuçta ama bir kazanımım oldu bu görüşmeden bana bu numarayı benim almam gerektiğini ve bunun için Job Centre’a (bizdeki İşkur+SSK) başvurmam gerektiğini söylediler. Mülakat sonrası eve gelir gelmez Job Centre web sayfasından ilgili numarayı buldum ve telefonda başvuru yaptım.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
<br />
Başvuruda iki yöntem var eğer çalışma iznini ülkenizde aldıysanız (Türkiye’de), adresinize bir başvuru formu gönderiliyor bunu doldurup geri gönderiyorsunuz, eğer çalışma iznini İngiltere’de aldıysanız şehrinizdeki Job centre’a mülakata gidiyorsunuz temel amacı kimlik teyidi. Bu ayrımın mantığını henüz kavrayamadım ama neyse ben İngiltere’de aldığım için çalışma iznini Job Center randevusu verildi bana. Çok yoğun bir randevu trafiği yoktu, aradığımda 1 hafta sonrasına verildi randevu. Günüm geldiğinde belirtilen adrese evraklarım ile gittim, istenilen evraklar detaylı bir şekilde iletilmişti. Kimliğinizi kanıtlar her türlü belge; pasaport, kimlik kartı, adres bilgileri, evlilik sertifikası, iş aradığınıza dair belge. İş aradığımı nasıl kanıtlayacağım diye düşünürken posta ile gelen başvuru formları ve red mektupları! aklıma geldi onları dosyaya koydum.<br />
<br />
Job Centre’a gittiğimde önce yanlışlıkla iş arayanların girdiği bölüme gittim, haliyle bizdek işkura benzer ama daha düzgün gene de kalabalık bir ortam karşıladı beni. Oradaki görevli beni mülakatımın olduğu daha sakin olan yan binaya yönlendirdi. Kapıda ismimi ve randevumu söyleyince içeri aldılar beni, benimle mülakat yapacak bayan beni kapıda karşıladı. Oldukça iyi bir servis, pozitif yaklaşım vardı. Sonuçta devlete vergi vermek için yaptığım bir başvuruydu bunun için kapıda karşılıyorlar herhalde diye gülümsedim içimden malum vize verirken kimse kapıda karşılamamıştı beni. Hakkını yemeyeyim benimle ilgilenen bayan da iyi biriydi beni de sevdi galiba çok keyifli 15 dakika geçirdim sohbet muhabbet ne zamandır insana hasretim ben de zaten, hiç gitmek istemedim.Süreçten kısaca bahsedersem formu bana soru sorarak kendi doldurdu, evraklarımın fotokopisini aldı aslıdır diye kaşe basıp dosyaladı. Olabildiğince evrak götürmenizde fayda var ihtiyaç olabiliyor en azından bazı soruları cevaplarken bilgilere bakmanız gerekebilir. Bana eski eşimin doğum tarihi, evlenme, boşanma tarihim bile soruldu bazen neyle karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz en iyisi resmi evraklarınızın hepsinin yanınızda olması. Formu doldurunca yandaki görevli ile yer değişti o kontrolü yaptı, böyle bir sistem var biri sizle mülakat yapıp formu dolduruyor, form bitince yer değiştirip birbirlerinin yaptıklarını kontrol ediyorlar. Benim formu kontrol eden görevli Hint kökenliydi, bakar bakmaz benim boşanma bilgilerim gözüne çarptı, çok içten bir şekilde “çok üzgünüm” dedi, içimden bitti gitti hala burada konuşuyoruz diye geçirdim ama çok samimiydi “ya evet oldu bir kere” diye cevap verdim. “Benim eşim de daha önce boşanmış bilirim zor” dedi ve “niye yürümedi” diye sordu. Biz ciddi sohbete başladık o 5 dakikalık evrak kontrolünde. Neyse anlattım sonra bayanların soyadı değişikliğine konu geldi! “Bence değiştirme soyadını” dedi, “hani haddime değil belki ama kadın kendi kimliğine sahip çıkmalı korumalı” dedi. Böyle bir söylemi ilk defa bir erkekten duyuyordum şaşırdım kaldım, hele bir de Hintli bir erkekten hiç beklemiyordum malum onlar da bizim gibi hatta bazen bizden daha da muhafazakar bu konularda. “Evet haklısın, bu arada ilk defa bir erkekten böyle bir tavsiye alıyorum” dedim ve bu sırada kontrolü bitirdi. Sonra benimle ilgilenen bayan görevli geri geldi işlem bitti 1 ay sonra adresine posta ile NI kartın gelecek dedi. Teşekkür ettim iki görevliye de hoşçakal diyerek kapıya doğru yöneldim. O gün çok güleryüzlüydüm sanırım kapıdaki iri yarı güvenlik görevlilerine de gülümseyerek hoşçakalın dedim onlar da “hoşçakal tatlım” dediler, mutlu mesut Job Centre’dan ayrıldım. </div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-37541558653269205152009-07-21T15:54:00.009+01:002011-03-01T09:36:09.030+00:00Sonunda Çalışma ve Oturma İznine Kavuştum! (Home Office Başvurusu)<div align="justify">Evlilik hazırlıkları sırasında bir taraftan da Home Office’e yapacağımız başvuru için araştırma yapmaya başladım. İlgili formu bulmak, destekleyici dökümanları hazırlamak ve ilgili ofisi bulup randevu almak vb. artık bu işlerde ustalaşmaya başlamıştım:) İngiliz olan eşimin konuyla pek ilgisi ve alakası olmadığı için bu işler hep bana kalıyordu neyse zaten artık bu son aşamaydı. Home Office web sayfasında kendime uygun formu ve yöntemi bulana kadar saatler harcadım, sitede yeterince bilgi var ama neyin hangi kategori altında olduğunu bilmeyince hemen ulaşamıyorsunuz aradığınıza. Sonuçta ben başvurumu“Settlement” kategorisinde ararken bana uygun bilgileri “visa extending” kategorisinde buldum, sonradan mantıklı geldi bana da, nihayetinde 6 aylık nişanlı vizesini 2 yıllık vizeye uzatmış olacaktım. Bunun adına “Further Leave To Remain” diyorlar, çalışma izni de ek bir hak olarak geliyor.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Formu bulduktan sonra (FLR (M)) son bir kez dökümanlar arasında kayboldum hata yapmamak için rehber dökümanları ve bulduğum formu bir kaç kez okudum ve sonrasında doldurduğum formu neredeyse on kere kontrol ettim.<br />
<br />
Başvuru için iki seçenek vardı biri evrakların postayla gönderildiği üç ayda sonuçlanan ücretin 465 pound olduğu seçenek diğeri ise premium servis olarak adlandırılan daha pahalı 665 pound evrakların elden teslimi sonrasında 3 saatte sonuçlanan servis. Biz zaten yeterince zaman kaybetmiştik bu sebeple premium servisi seçtik. Bize yakın olan Birmingham ofisten randevu aldım, burada olabildiğince erken randevu almak önemli genel de yoğun oluyorlar ve en erken 2-3 hafta sonrasına randevu verebiliyorlar. Neyseki erken davranıp 1 ay önceden aramıştım böylece nikahtan bir kaç gün sonrasına randevumu alabilmiştim. Büyük gün yaklaşırken acaba her şeyi doğru mu yaptım diye evrakları gözden geçiriyordum bu arada eşim “Birmingham’a aldın değil mi randevuyu başka bir yer olmasın?” diyerek hem kafamı karıştırdı hem de endişelendirdi beni tam Home Office’i aramayı düşünürken telefonuma bir mesaj geldi. Home Office konfirmasyon mesajı atmıştı gün saat ve adres bilgilerini ileten. İkimiz de rahat bir nefes aldık bu mesajla.<br />
<br />
Evraklar elde yola çıktık, evraklar daha öncekine benzer şeylerdi sadece artık ilişkimizi kanıtlamamızı istememişlerdi haliyle bu kadar aşamadan sonra. Ama ilginç bir şekilde benim boşanma evrakı gene istenilen evraklar listesindeydi kosolosluk ve register office’ten sonra üçüncü kez İngiltere mercileri benden bunu istiyordu! Bunun dışında genel olarak finansal durum, ikamet, pasaportlar, fotoğraf, evlilik sertifikası ve FLR (M) formunu hazırladık.<br />
<br />
Gitmeden önce okuduğum rehber dökümanda 10 dakika önce gelin ama daha erken gelmeyin diyordu! İçeride kalabalık olmasın diye büyük ihtimalle. Randevu saatinden yarım saat önce Home Office’e ulaştık ama bu uyarıyı dikkate alarak çevrede biraz zaman harcadık, 10 dakika kala güvenliğe doğru ilerledik. Bu aşamayı geçince kaydımızı yapıp ekranda numaramızın okunmasını beklemeye başladık. Zaman ilerledikçe içerideki insan sayısı artıyordu. Bu kadar verilen paralarla Home Office’in ve bekleme salonunun biraz daha düzgün, modern ve özenli yapılmış olmasını beklerdim ama daha çok otobüs terminalini andırıyordu. Üç-dört saat süren bekleme süresinde de yapabileceğimiz hiç bir şey yoktu, ne bir ekran, dergiler, yiyecek, içecek alabileceğiniz makinalar vb. Hatta havalandırma olmadığı gibi pencereler de kapalı olduğu için onca insanla orada nefes almakta bile zorlandık. Elimizdeki gazeteleri okumayı çoktan bitirmiştik ki numaram ve gitmem gereken masa numarası okundu. Önce tek başıma evraklar ile ilgili masaya gittim, görevlinin istediği evrakları sıra ile verdim. Sonra eşiniz burdaysa o da gelsin dediler eşimi çağırdım ona bir kaç soru sordular. Pasaportlarımızı, fotoğraflarımızı, evlilik sertifikasını ve başvuru. formunu alıp ödeme bankosuna yönlendirdiler. Banka bilgileri, boşanma belgesi ve adresi kanıtlar faturayı almadılar.Tek sordukları soru da verdiğimiz fotoğraflar için “ne zaman çekildi” oldu. Ödemeyi yaptıktan sonra bekleme odasına geri döndük biometrics için beklemeye başladık. Artık deneyimliydim İngiliz mercilerine 3. kez parmak izi ve fotoğraf verecektim. Neden bir veritabanında bunları tutmazlar da her seferinde aynı kişin parmak izini alırlar ona da bir anlam veremedim. Neyse sıram geldi çağırdılar ve gittim Türkiye’dekinden çok daha samimi ve rahat bir ortamda geçti süreç. Ben de artık deneyimli olduğum için rahattım Istanbul’daki gergin ve asabi ifadeli görevlilerden sonra bu pamuk gibi şeker görevli bayan beni çok şaşırtttı daha önceki deneyimlerimde yazdığım gibi de fotoğrafım güzel olsun diye uğraştı bir kaç kez çekti fotoğrafı, tüm süreçleri net bir şekilde açıkladı, kısaca ollması gerektiği gibi davrandı. Bu duygularımı içimde tutamadım, "bu süreçte şu ana kadar gördüğüm en profesyonel ve pozitif görevlisiniz" deyip ayrıldım odadan ve sonrasında beklemeye devam...Bu sefer daha da bunaldık üç saatlik bir bekleme süresi başladı, ben dayanamadım çıkıp gelebilirmiyiz diye görevliye danıştım tamam dediler. Ama gene de sıra bize gelir mi diye çok uzun kalamıyorsunuz dışarıda 1 saat sonra döndük önümüzde gene 2 saatlik bekleme süresi vardı rahatsız koltuklarda, havasız ortamda, bir sürü çocuk ve diğer gürültülerle birlikte. Üç saati zor bir şekilde tamamladık ismimiz okunana kadar bir yarım s<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitGdlu0Ra4FA9i-9rpu6n3z4OJELOKYOTnLxeOVJrQgYS1Iy4hRhM_tWInbd7UbCUdL92krfwj8mHThy3p1u-XBQtM2sZiGDQ-FMz_zrnbnKXPaD3yAgksSro0W9bx5-5FIOPWd7qhFGW9/s1600-h/%C4%B1d+card.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361601973677431106" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitGdlu0Ra4FA9i-9rpu6n3z4OJELOKYOTnLxeOVJrQgYS1Iy4hRhM_tWInbd7UbCUdL92krfwj8mHThy3p1u-XBQtM2sZiGDQ-FMz_zrnbnKXPaD3yAgksSro0W9bx5-5FIOPWd7qhFGW9/s200/%C4%B1d+card.jpg" style="cursor: hand; float: left; height: 127px; margin: 0px 10px 10px 0px; width: 128px;" /></a>aat daha geçti, kısaca toplamda 3,5 saatte işlem bitti adımız okundu bittiği için sevindik ama bir taraftan da cevabı alacak olmanın heyecanı ve endişesi vardı içimizde. Her ne kadar her şeyiniz tam olsa da ister istemez bir heyecan sarıyor sonuç açıklanacağında. Neyseki güzel haberi aldık, vizem uzatılmıştı, “Futher Leave To Remain”’e hak kazanmıştım böylece 2 senelik çalışma ve oturma iznimi almış oldum. Bu görüşme sırasında bize evraklarımızı geri verdiler, izni aldığımı açıklar bir belge ile birlikte burada yeni başlayan kimlik kartı sistemi ile ilgili bir broşür verdiler. Artık pasaporta sticker yapıştırma dönemi kalktığı için pasaport bana aynen geri verildi, ikamet ve çalışma iznimin olduğunu gösterir belge olan kimlik kartımın da bir hafta içinde gönderileceği söylendi. Son olarak görevli, iki sene sonra “Indefinite Leave To Remain” başvurusu için bu iki senede birlikte olduğumuzu kanıtlamamız gerekeceğini bu sebeple ortak adresimize adımıza gelen mektupları biriktirmemiz gerektiğini söyledi ve sonrasında oradan ayrıldık. </div><div align="justify"></div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong><em>Faydalı Bilgiler;</em></strong></div><div align="justify"><em>Home Office Public Enquiry Offices; Birmingham, Croydon, Glasgow,Liverpool, Sheffield</em></div><div align="justify"><em>Randevu almak ve sorularınız için Home Office Enquiry Bureau 0870 606 77 66</em></div><div align="justify"><em>Başvuru Formu ile ilgili soru sormak için 0870 241 06 45</em></div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-18156976741695061092009-07-19T14:40:00.011+01:002011-02-26T13:50:45.962+00:00Şimdi Sıra Randevu Almakta...İngiltere'de Evlilik<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEii5wE61gD2j9Pm8jJwWZz1YjbSmD9DgrRoqNxKAZD9g0onPe0AQPTiimuMRKfStHbXzpUsss3fRFTlNhgM0uxUe6gQymKx0CO92desnVbGEsx2V0ehdEtRSPsu6bJJF0KfvQCXKUanbAGF/s1600-h/P7200986.JPG"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5360927898953633378" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEii5wE61gD2j9Pm8jJwWZz1YjbSmD9DgrRoqNxKAZD9g0onPe0AQPTiimuMRKfStHbXzpUsss3fRFTlNhgM0uxUe6gQymKx0CO92desnVbGEsx2V0ehdEtRSPsu6bJJF0KfvQCXKUanbAGF/s200/P7200986.JPG" style="cursor: hand; float: left; height: 200px; margin: 0px 10px 10px 0px; width: 150px;" /></a> Şöyle bir kullanma kılavuzu, el kitapçığı olsa her konuyla ilgili yapılacakları anlatan. Baştan bilsek bizi nelerin beklediğini, zaman kaybetmesek deneme yanılma yöntemleri ile. Keşke ama hayat genelde kullanma kılavuzu olmadan geliyor karşımıza çoğu resmi makamlar da yapılacak işlemler için tüm detayları vermiyor.<br />
<div><br />
<div align="justify"></div><div align="justify">Register Office'teki başvuru sonrası 15 günlük bekleme süresini tamamladık. Bu süre olası itirazlar için veriliyor ve isimler Register Office panosunda 15 gün süreyle asılı tutuluyor. Başvurumuz olumlu sonuçlanıp 15 günlük süre de bitince sonrasında ne yapacağız diye sorduk ve öğrendik ki evlenmek istediğimiz Register Office’ten randevu alıyoruz. Böyle bir esneklik tanınıyor burada ikametinizin olduğu yerdeki Register Office’e başvuru yapmanız gerekiyor ama istediğiniz Register Office’de evlenebiliyorsunuz. Başvurumuzun sonuçlandığı gün hemen eve gelip telefona sarıldım ve Bath Register Office’i aradım “Haziran başı için rezervasyon talep ediyorum” dedim “Hangi Haziran bu mu gelecek yıl mı” dedi karşıdaki görevli şaşırdım kaldım meğer ilk başvurumuzu yapmadan da istediğiniz gün ve saati alabilmek için arayıp randevu almak mümkünmüş. Bu sebeple aylar öncesinden evlilik başvurusu bile yapmadan gün ve saat ayırtanlar günleri doldurmuş.<br />
<br />
<a name='more'></a>Oysaki biz başvuru sonuçlanmadan randevu alınmaz diye düşünüp 15 günü heba ettik! Sonuçta uzun ve çeşitli kereler tekrarlanan telefon görüşmeleri sonucunda Perşembe günü 3.00’e zaman bulabildik. Zaten Cumartesi günü bulma şansı bu sene için yoktu, pazarları da çalışmıyorlar. Bu durumda perşembe saat 3.00’ü bulabildiğimize sevindik, bu kalan tek makul saatti, haftaiçi kalan diğer saattler sabah 10 ve 11 idi. Sabahın erken saatinde kalkıp mahmur bir şekilde evlenme düşüncesi bile yeterince sinir bozucu oldu benim için. Ayrıca hepsi şehir dışından gelecek misafirlerimizin de sabaha yetişme şansı yoktu. Elimizdekileri değerlendirince Perşembe 3.00’ü bulduğumuza sevinmeye bile başladık. Ödemeleri telefonda yaptık, bu aşamada ödeme oda kirası şeklinde, odanın büyüklüğü hafta içi hafta sonu olmasına göre farklı fiyatlandırılıyor yaklaşık 60-150 pound arasında değişiyor. İşlemleri telefonda bitirdikten sonra randevuyu konfirme eden bir mektup ve faturamızı postayla gönderdiler. Nikaha bir kaç hafta kala bu sefer başka bir döküman geldi postayla. İçinde evlilik günü bizi nelerin beklediğini anlatan, seçmemiz gereken yeminleri gösteren ve Register Office adres ve ulaşım bilgilerini gösteren notlar vardı. Gün yaklaşmaya başladıkça yabancı bir dilde ve yabancı bir ülkede evlenme heyecanı sardı beni. Filmlerden aşina olduğumuz şekilde "I take the ... as my wedded husband" vb sözlerle evleneceğimi hayal etmemiştim daha önce. Her ne kadar resmi işlemler bizi şimdiye kadar bunaltmış olsa da şimdi sadece evliliğimizi düşünmeye başladık. Kısa sürede hazırlanmış, çoğu aile bireylerinin katılamadığı bir nikah da olsa, çok sevdiğim Bath'da 5 kişilik aile ve arkadaş grubuyla kıyılan nikahımızı hep mutlu bir şekilde hatırlayacağım. </div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-61933193620479310252009-07-18T15:16:00.004+01:002009-08-03T10:57:19.696+01:00İngiltere’de Evlilik Başvurusu-Register Office, Notice of Marriage<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9hlSNvi0fKz4y7GwBD_qf-k9Xd8E8z-EBNbuLy0DnvXQXZZEoTOhKH_GgZh87BUr-swDw3Wy2YG7ZF6l3LnOQtwB5FunTNemeBVnF6lMvkxwMYNYMuYhCHLpiT8_uBpm5b3b5ademTKnZ/s1600-h/image4104.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5359806872695649314" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 219px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9hlSNvi0fKz4y7GwBD_qf-k9Xd8E8z-EBNbuLy0DnvXQXZZEoTOhKH_GgZh87BUr-swDw3Wy2YG7ZF6l3LnOQtwB5FunTNemeBVnF6lMvkxwMYNYMuYhCHLpiT8_uBpm5b3b5ademTKnZ/s320/image4104.jpg" border="0" /></a><br /><div align="justify"></div><br /><div align="justify">Vize işlemlerinin bitmesinin huzuru içimde eşyalarımı topladım İngiltere yolundayım ama şimdi de aklımda Register Office ve Home Office başvurusu var. Yani aşılması gereken iki idari engel daha var İngiltere’de normal biri gibi günlük hayatımı yaşamaya başlamam için.<br /><br />İngiltere’de evlenmek yani Register Office’e başvurmak için ülkeye varışınızdan sonra 1 hafta beklemek gerekiyor. Bu bir haftayı doldurduktan sonra evraklarınızla gidip evlilik başvurunuzu yapabiliyorsunuz. Bu başvuru “Notice of marriage” diye anılıyor pasaport, adres bilgisi ve daha önce boşanmışsanız bunu kanıtlar belge yeterli. Her şehirde Register Office var ama her Register Office yabancı evlilik kaydı almaya yetkili değil gittiğinizde zaman kaybetmemeniz için araştırmanızda fayda var. Ben bu detayı bilmiyordum bizim başvurduğumuz Register Office tesadüfen bu kapsamdaymış başvurumuzu kabul ettiler. Gitmeden önce telefonla randevu almayı unutmayın aksi takdirde başvuruyu kabul etmiyorlar.<br />Biz bunu kapısına kadar gidip dönünce öğrendik, neyseki yakın bir tarihe randevu verdiler gelmişken de orada evraklarımızı incelediler. Vize işlemlerinde şu ana kadar karşıma çıkan insanlar ve ortamlar daha gerginken işin doğası gereği Register Office pek bir pozitif bir yerdi. İşlerimizi keyifli ve çabuk bir şekilde halledebildik. Randevu gününde gittiğimizde bizi bir odaya aldılar, görevli kişi tek tek birbirimiz hakkında sorular sordu. Önce tabii ki yabancı olduğum için benden başladı, müstakbel eşinizin doğum yılı, yeri vb pasaportta yazan bilgileri ezbere bilmiyorsanız çalışıp gitmenizde fayda var. Ben hepsini doğru bir şekilde söyledim aksi durumda ne olurdu bilemiyorum! Benim boşanma evrakım vardı Türkiye’de aldığım ve noter onaylı çevirttiğim, o belge ile ne yapacaklarını bilemediler önce araştırmamız lazım dediler, tanımadıkları bir belge olduğu için ama neyseki sorun çıkmadı. Evlilik başvurusu yaparak bir adım daha ilermenin mutluluğu ama bir yandan da bu evrakta sorun çıkarırlar mı endişesi ile günü tamamladım. Onbeş günlük bekleme süresine başladım... </div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-22579640251413071142009-06-24T14:21:00.006+01:002011-03-01T09:37:41.901+00:00Yerleşim Vizesine Başvuru-Fiancé Visa<div align="justify">Şu anki bilgim olsa Türkiye’de evlenir ve eş vizesine (spouse visa) başvururdum ancak o zaman konsolosluk web sitesi ve forumlardan aydınlatıcı bilgiye ulaşamadım sonuç olarak nişanlı vizesi (fiancé visa) ile İngiltere’de evlenmeye karar verdik. Sonuçta durumdan memnunum İngiltere'de evlenmek de ayrı keyifli oldu ama süreç ve harcadığımız para diğer alternatife göre iki misline ulaştı. Eş vizesine 1.200 TL civarı bir ücret ödeyerek yaklaşık 3 ay içerisinde kavuşabiliyorsunuz sonrasında 2 senelik oturma ve çalışma izniniz oluyor. Nişanlı vizesine de aynı koşullarda kavuşuyorsunuz ancak bu vizeyle daha sadece evlenmeye hak kazanıyorsunuz oturma ve çalışma izni alabilmek için Home Office'e başvurup benzeri para ve zamanı tekrar gözden çıkarmak gerekiyor.<br />
<br />
Nişanlı vizesi İngiltere’de evlenmeye olanak sağlayan 6 aylık bir vize. Yerleşim kategorisinde olduğu için daha zahmetli bir evrak hazırlık ve sonrasında 3 aya kadar ulaşabilen bekleme süreci var, ücreti de ona göre daha yüksek. 2008’de turistik vize için 175 TL öderken, nişanlı vizesi için 1.150 TL ödedik. Resmi olarak bu vize için 3 aylık bekleme süreci verseler de neyseki 1,5 ay gibi bir sürede kavuştum vizeme. Geçen süre beklenenden az olsa da, müstakbel eşinizle olan ayrılığı da hesaba katarsanız geçmek bilmiyor! Bu sürede mümkünse hali hazırda işiniz varsa devam etmek beklemeyi kolaylaştırıyor başka konulara odaklanıp bekleme stresi ile mücadele edebiliyorsunuz. Çoğu kişinin yaptığı gibi her gün worldbridge sitesini kontrol etmemenizi tavsiye ederim nitekim bir gelişme olduğunda onlar size email ile haber veriyorlar zaten. İşin zor tarafı internetten vize sonucunuz açıklandı diye bilgi alıyorsunuz ancak sonucun ne olduğu hakkında bir bilgi verilmiyor, pasaportunuzu alana kadar sabretmeniz gerekiyor ki bu durumda ayları geçirmişken, dakikalarda takılıyorsunuz, zaman bir türlü geçmek bilmiyor.<br />
<br />
Ben nişanlı vizesine İzmir’den başvurdum bu durumda İstanbul’daki gibi gidip siz almıyorsunuz pasaportunuzu ve evraklarınızı onlar kargo ile evinize gönderiyor. Kargo bekleme de ayrı bir stres ve heyecan katıyor işin içine. Kargo ücreti ekstra, siz ödüyorsunuz bununla ilgili bir evrakı başvuruda imzalatıyorlar. Gerçi benim önüme imzala diye uzattıklarında açıklama yapma zahmetinde bulunmadılar ben soru sordukça ne için olduğunu anladım.<br />
<br />
Nişanlı vizesinde tanışma şekliniz, tanışmanızı ve ilişkinizi kanıtlar belgeler ve genel finansal durum büyük önem taşıyor. Diğerleri destekleyici ve idari dökümanlar, adres bilgileri vb. Bir diğer önemli konu da herhangi bir yasal suçunuzun olmaması ve İngiltere’de vize bitimi sonrasında kalmamış olmanız (overstay). </div><div align="justify"></div><div align="justify"><br />
</div><div align="justify"></div><div align="justify"><span style="font-size: 85%;"><strong><em>Başvuruda Ben Hangi Belgeleri Hazırladım;<br />
</em></strong><br />
Pasaport, fotoğraf gibi temel belgelerin yanında destekleyici olarak;<br />
<br />
Banka hesap cüzdanları benim ve nişanlımın<br />
Nişanlım tarafından yazılmış durumumuzu açıklar bir mektup<br />
Fotoğraflarımız; her birini A4 kağıdına yapıştırıp altlarına açıklamalar yazdım nerede ne zaman kiminle vb. (ailemizle, arkadaşlarımızla farklı ortamlarda çekilmiş)<br />
Tanışıklığınızı kanıtlar belgeler<br />
İngiltere’de kalacağımız yerin kira kontratı<br />
Nişanlımın firmasından yapılmış olan yazılı iş teklifi, bordroları son 6 aylık<br />
Telefon ve email dökümleri (uzakta olduğunuzda iletişimde olduğunuzu kanıtlar şekilde)<br />
Bana ve nişanlıma gelen nişanımız ile ilgili tebrik mesaj ve kartları<br />
<br />
<br />
</span></div>Unknownnoreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-39554755609900679392009-06-24T13:02:00.005+01:002011-03-01T09:38:17.670+00:00Worldbridge Maceraları-II Istanbul<div align="justify">Ingiltere’ye turist olarak ilk gidişim ve Worldbridge ile ilk karşılaşmam sene 2008. Başvurumu internetten yaptım zaten başka da bir yöntem yoktu o zaman, formum, fotoğraflarım,vize ücreti, belgelerim ve ben hazırız! Hazırım ama gene de neyle karşılaşacağını bilmemek endişe düzeyini arttırıyor. Worldbridge’e ulaştığımızda önce şaşırıyorum büyük bir binanın giriş katında oldukça basit ve sıradan görünüyor ilk anda. Kapıda bekleyenler var, benim de randevum var acaba nasıl işliyor sistem ben mi haber veriyorum geldiğimi onlar mı beni çağırıyor diye bakınır ve düşünürken bir güvenlik görevlisi kapıyı araladı hemen yanına gidip ismimi söyledim beni içeri aldı. Kapıda her türlü özel eşyaları bırakıp içeri girdim ve kayıt yaptırdım girişteki bankoda sonra verdikleri numara ile beklemeye başladım. Hiç de fena değildi içeride işler, görünürde saat gibi işliyordu banka şubesinde bekler gibi sıran geldikçe kalkıp ilgili bankoya gidiyorsun ve evraklarını veriyorsun. Ben de heyecanla benim numaramı bekledim ve sıra geldiğinde hızlı adımlarla bankoma gittim.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Genç bir erkek çıktı karşıma yüzüme fazla bakmadan herhangi bir karşılama sözü etmeden evraklarımı aldı oldukça ciddi bir surat ifadesiyle incelemeye başladı arada sorular sordu. Hani sanki yanlış bir şey söyleseniz al da evraklarını git diyecekmiş gibi bir gerginlik ve güç gösterisi vardı tavrında. O yüzden oldukça kibar ve sakin olmaya çalıştım onunla konuşurken, başvurumu riske atma niyetim yoktu. Web sitesinde yazan ve benim dosyama koyduğum adres bilgisini gösten fatura örneklerini almadı bana geri verdi “listede yazıyordu gerek yok mu” dedim, fazla oralı olmadı bile yok deyip kapattı konuyu. Tüm işlemler bittikten sonra ne kadar zamanda sonuçlanacağını sormak istedim, vizeyi almamak için bir sebebim olmadığı için düşünmeden ağzımdan şu sözler döküldü “Vizemi ne zaman alabilirim” keşke sonuç ne zaman belli olur deseydim, görevli bana döndü ve gayet ukala bir surat ifadesi ile “vize alıp alamayacağınız belli değil daha” dedi. “Süreyi soruyordum” dedim öfkemi kontrol ederek. Belli olmaz dedi ve ben de daha fazla muhatap olmak istemediğim için ayrıldım bankodan. Worldbridge’deki bu gergin başvuru sonrasında Konsolosluk mutlu etti beni bir günde vizem çıktı ve heyecanla seyehat hazırlıklarına başladım.<br />
<a href="http://www.amazon.com/Practical-Solutions-Immigration-Nationality-Matters/dp/0954080505?ie=UTF8&tag=ingiltereyeye-20&link_code=btl&camp=213689&creative=392969" target="_blank">Practical Solutions to UK Immigration and Nationality Matters: Obtaining and Regularization of UK Visa: Practical Solutions to UK Immigration and Nationality Matters</a><img alt="" border="0" height="1" src="http://www.assoc-amazon.com/e/ir?t=ingiltereyeye-20&l=btl&camp=213689&creative=392969&o=1&a=0954080505" style="border: none !important; margin: 0px !important; padding: 0px !important;" width="1" /><br />
<br />
<br />
Sezin<br />
2008 </div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8939978983177753074.post-37435799350341873172009-05-24T11:57:00.003+01:002011-03-01T09:38:42.096+00:00Worldbridge Maceraları-I Biometrics<div align="justify">Vize başvurusu yapmış ya da yapacak olan herkes bilir ki vize başvurusu için muhatap olunacak kurum Worldbridge’tir. Bu kurum konsolosluğun idari işlerini devrettiği yerdir, evrakların toplanması, parmak izni alınması, digital fotoğraf çekilmesi ve konsolosluğa evrakların gönderilmesi, konsolosluk kararı sonrası gelen evrakların dağıtımı görevlerini yürütür ama bazen çalışanların o soğuk tavrı ve soruları vize kararını onlar veriyormuş havası yaratır. Genel olarak Worldbridge ofislerinde çalışanların etkisiyle soğuk ve gergin bir hava eser. Bu konudaki istikrarın korunması, bu bir şirket politikasıdır izlenimi yaratır, örneğin İstanbul’daki gerginliğin sebebini karmaşaya verirken ve İzmir’de daha rahat sakin bir ortam beklerken orada da aynı karşılamayı görüp şaşkınlığınızı gizleyemezsiniz. Bu şaşkınlığınızı içinizde tutamayıp gözlemlerinizi Worldbridge merkeze yazdığınızda da “Yok efendim biz de müşteri memnuniyeti esastır bizimkilere de öyle eğitim veriyoruz” şeklinde bir cevap gelir. En azından hemen ilgilenir ve cevap verirler bu da güzel bir şey ama İngiliz yaklaşımı genelde de şikayetin konusunu kabul etmezler “yok efendim size öyle gelmiştir” tavrı takınılır, bir bakalım araştıralım denmez. Neyse bu süreçte zaten vize alabilmek temel amaçtır gerisini görmezsiniz bile, başvuru günü biraz sinirler gerilir ama sonra unutur gidersiniz vize sonucunu ve zamanını düşünmekten başka bir şeye konsantre olamazsınız. Her ne kadar böyle desem de İzmir Worldbridge’de görevlinin tavrına olan kızgınlığımdan digital fotoğraf çekilirken o anki öfkeyle feci bir poz verdim malum zaten gülmek yok bir de üstüne öfke binince evlere şenlik bir fotoğraf oldu, o fotoğrafı bakıp bana vize vermezler mi diye düşünmedim değil. Ne ilginçtir ki aylar sonra İngiltere’de Home Office’te tekrar digital fotoğraf çekilirken inanılmaz tatlı, sevimli ve yardımcı bir İngiliz bayanla şakalaşarak, gülerek bu aşamayı keyifle atlattım hatta zaman harcayıp “bak bu olmadı bir daha çekelim, at saçını kenara, hah tamam bu güzel oldu” diye emek bile harcadı resmi fotoğraf için. Kıssadan hisse bazen bizimkiler Kraldan çok Kralcı davranıyorlar. </div><div align="justify"></div><div align="justify"><a href="http://www.ukvisas.gov.uk/en/howtoapply/biometricvisa/">http://www.ukvisas.gov.uk/en/howtoapply/biometricvisa/</a></div><div align="justify"><br />
<br />
Sezin</div>Unknownnoreply@blogger.com0