02 December 2009

İngiltere kime cennet?

İngiltere malum herkese cennet değil. İşin yoksa, cennet devlet bakıyor, az biraz iş göremez durumun varsa gene cennet devlet gene bakıyor. Üstüne üstülük aylık verilen ödenekle kalmıyorsun, belediye ev veriyor, daire değil çoğu zaman bayağ ev veriyor bahçeli, 2-3 katlı. Hele çocuk sayısı çok ise 4-5 falan bu durumda ciddi güzel villada oturabiliyorsun. Geçtiğimiz aylarda böyle bir yazı vardı gazetelerde. 7 çocuklu Pakistanlı bir aileye başka yerde yeteri kadar büyük bir ev bulamadıkları için belediye Londra'da ünlülerin oturduğu lüks bir semtte büyük bir müstakil ev tahsis etmişti.
Devam edersek, aylık ödenek var, ev belediyeden, burada ciddi bir fatura olan aylık 400-500 lira olan belediye vergisinden muhaf olursun. Çocuk için, vergi kazancı, çocuk ödeneği alırsın. Sonra sinama, tiyatro vb daha çok yerde indirim alırsın, alırsın da alırsın. Peki o zaman niye çalışırsın ki?

Gözünü sevdiğim Türkiyem!

Bayanların canını sıkan bir deneyimdir evlilik sonrası yasal kurumlarda soyadı değişikliği.
Bir de yabancı bir ülkedeyseniz bu işlemler iki katına çıkar, tatsız bir hal alır benim şu anda yaşadığım gibi.
Başlığa konu olacak şekilde bu değişim sürecinde Konsolosluğumuz, İngiliz Home Office'e büyük fark attı, hizmet şekli, zamanlama, maliyet vb çoğu konuda. Bazı şeyler vitrinde hoş görünür ama içine girdiğinizde çok büyük hayalkırıklığı yaşarsınız, İngiltere örneğinde olduğu gibi.

02 October 2009

Sevdiklerim-Sevmediklerim

Neleri mi seviyorum bu ülkede, öncelikle uçsuz bucaksız parklarını...

Böyle büyük alanları görünce ben bile kaç alışveriş merkezi, kaç site sığar bu alana diye hesplıyorum hemen. Zihniyet ne kadar farklı şehrin merkezinde bu kadar büyük alanları korumayı başarıyorlar... Halk da sonuna kadar parkların tadını çıkarıyor, parklar uçurtma uçuranlar, frizbi oynayanlar, koşanlar ya da makul bir şekilde piknik yapanlar ile dolu. Piknik bizdeki gibi mangal yak, etrafı kirlet yayıl mantığından farklı, derli toplu, iki sandviç ve içecekten oluşuyor.

Çiçekler bir ayrı güzel, restoran, ev girişleri ve balkonlardaki o çiçek sepetlerine
bayılıyorum. Daha yeni ben de balkonum için böyle bir çiçek sepeti yaptım süper bir şey. Herkes bahçesine ayrı bir özeniyor, bahçe ve çiçek konusunda bilgi düzeyi de oldukça yüksek. Özellikle bahar geldiğinde o kadar güzelleştiriyor ki bu çiçekler etrafı. İngiltere'ye genelde hakim olan gri hava bu çiçekler sayesinde dağılıyor.



Başka neleri seviyorum;

İnsanlara, haklara, özgürlüklere saygı, 7'den 70'şe herkesin adam yerine konulması.


Neleri sevmiyorum;

Health and Safety ve diğer bir çok günlük hayatı etkileyen çok kuralın olması ve aslında bu kuralların amacının öncelikle kurumları kişilere karşı koruması.

İnsanların ve sistemin bizdeki gibi esnek olmayışı. Malum biz de her şey mümkün bunun olumsuz olduğu kadar olumlu tarafları da var, ama burada her şey kurallarla sınırlı. Türkiye'deki her şey mümkün sistemi Türk insanını zeki, çevik ve kurnaz yaparken buradakileri sistemler, yazılı kurallar olumsuz etkiliyor insanlar düşünmemeye başlıyor. "Common sense" yok oluyor.

04 September 2009

Biraz Nostalji, Mektup Dönemine Dönüş
Hatırlıyorum da Türkiye’deyken posta kutuma ayda bir öyle bir bakardım. Gelen ya fatura ya broşür ya Dominos Pizza menüsü olurdu. Hepsini kenara ayırır Dominos Pizza menüsünü buzdolabının tam ortasına asardım. Şaka tabii beni tanıyan bilir sağlıklı yaşam arzumu. Neyse çoğu fatura artık elektronik ortamda gelmeye başladığından posta kutusuna bakma sıklığım da her geçen gün azalmaya başlamıştı. Hatta bu sebeple eşimin bana ayrı kaldığımız bir dönem gönderdiği kartı çok geç görmüştüm. İngiltere’de ise posta, eposta ile yarışır durumda neredeyse günde en az 2-3 posta alıyorsunuz. Temel iletişim yolu posta, bu sebeple adresiniz çok önemli ve adresinizi değiştirdiğinizde hemen ilgili yerleri bilgilendirmeniz gerekiyor. Postahanenin, bu durumda Royal Mail’in şöyle bir servisi var Türkiye’de var mı bilmiyorum adı “adres transferi”. Malum taşındığınızda her ne kadar adresinizi ilgili yerlerde değiştirmeye çalışsanız da eski adrese gönderilen postalar olacak. Royal Mail’e, transfer talebi yaptıysanız eski adresiniz yazılı postaları da yeni adresinize gönderiyorlar.

03 August 2009

Dil Bilgisi!

İngiltere’de sizi farklı bir İngilizce bekliyor, okulda ya da kitaplarda öğrendiğinizden farklı, hem aksan olarak hem de kullanılan kelimeler açısından. Gerçi bu değişimin bir kısmı deformasyon, bizler dilimize giren yabancı sözlüklere kızıyoruz dilimizi bozuyor diye ki ben de bu gruptayım, burada sokaktaki dil ciddi bir deformasyon geçirmiş durumda. Bu sebeple sokakta konuşulan dil ile eğitimli ya da eski jenerasyonun konuştuğu dil arasında farklar var. Şiir gibi akan hem kulağa çok hoş gelen hem de çok net ve anlaşılır olan İngilizceyi az sayıda kişi konuşuyor, bunun en iyi örneği de Prens Charles. Televizyonda bir programda yakaladığınızda saatlerce oturup onu dinlemek istiyorsunuz. Ancak aksini duymak istiyorsanız Guy Ritchie'nin Snatch filmi veya Türkiye'de de gösterilen Hollyoaks dizisini seyredin biraz.

30 July 2009

Kendi İşini Kendin Yap / DIY-(Do It Yourself) World

Biz alışmışız Pazar sabahı kapıdan gazetemizi ve taze ekmeğimizi almaya, anahtarı kaybettiğimizde kapıda kaldığımızda kapıcıyı aramaya, evde bir şey bozulduğunda, acil bir ihtiyaç olduğunda gene ona ulaşmaya. Belki de çoğu zaman bunların değerinin farkında olmadan. Buraya geliyorsanız bu tür lüksleri! gümrükte bırakmanız gerekiyor. TR’de farkında olmadığınız çoğu günlük konforlar burada lüks kategorisinde, daha zor ulaşılır durumda.

DIY-Do It Yourself, ev mobilya gibi alanlarda kullanılan bir tabir ama bu yaklaşım, kendi işini kendin yap şeklinde günlük hayatta yaygın bir şekilde uygulanmakta.

27 July 2009

İngiltere’de ev kiralamak-I

Küçük bir şehir olan Bristol’da sayısı 100’lere varan bir emlakçı enflasyonu var. Eminim diğer şehirlerde de durum benzer şekildedir. Türkiye’dekinin aksine sadece kiralama işi ile sınırlı kalmadıkları diğer servisleri ve kazanç kapıları olduğu için oldukça cazip bir iş aslında.

Burada neredeyse çoğu zaman ev sahibi ile hiç tanışmıyorsunuz, emlak firması arada ev sahibinin vekili olarak görev yapıyor. Buna istinaden verilen hizmetin türüne göre ev sahipleri aylık bir bedel ödüyor emlak firmasına. Örneğin mobilyalı kiraladığınız evde fırın arızalandı ev sahibini değil emlak firmasını arıyorsunuz onlar gelip ilgileniyor. Evden çıkmak istiyorsunuz gene emlak firmasına haber veriyorsunuz, ya da sözleşmeyi devam ettirmek istiyorsunuz emlak firması taraflar için yeni bir sözleşme imzalıyor tabii bir bedel karşılığı!

Genel giderlere bakarsak biz de malum komisyonu kiralayan verir genelde bir kira bedeline anlaşılır ama burada komisyon ev sahibi ve kiracı arasında, ev sahibi büyük payı ödeyecek şekilde paylaşılıyor; Kiranın %35’i kiracı tarafından, %65’i ev sahibi tarafından. Pazarlık payı yokmuş gibi görünse de zaman zaman bu tutarlardan indirim yapıyorlar. Depozito genelde altı hafta üzerinden hesaplanıyor ve ilginç bir şekilde ev sahibine verilmiyor emlak firmasına teslim ediliyor. Onlar da TDS denilen başka bir kuruma teslim ediyor, bütün depozitoların toplandığı bir kurum. Hizmet veriliyor ama sonuçta birileri iyi para kazanıyor!

Evden çıkarken genelde, bir “depozitomu tam alabilecekmiyim” endişesi yaşanır Türkiye’de, malum kalınan sürede ev bir miktar yıpranır, bazı kötü niyetli ev sahipleri de parayı vermemek ya da depozitodan kırpmak için çeşitli senaryolar ve sebepler üretirler. İstanbul’da bizzat benim yaşadığım bir olayda eski evsahibem biz evden çıkarken evi incelemiş bir şey bulamamış ama gene de depozitoyu vermemekte direnmişti cevap olarak da ben “sakin kafayla siz çıktıktan sonra tekrar bakacağım” demişti. Bir diğer deyişle siz bir çıkın ben inceler bulurum bir şeyler olmadı yaratırım demeye getirmişti. Yapacak bir şey yoktu çıktık ve depozito kararını beklemeye başladık. Sonraki günlerde bize telefon edip kapılara balta ile zarar vermişsiniz deyip depozitoyu vermemekte direndi ev sahibemiz. Evde hasar bulmakla kalmamış bir de bu konuda yaratıcılığını göstermişti, kaç kişi evinde balta taşır ve neden kapılara balta ile zarar verir ki? Sonrasında, 3 ay sonra bizim ısrarlı telefonlarımızın da etkisi ile insafa gelip depozitomuzun yarısını ödedi.
Türkiye’de depozitonun tam olarak geri ödenmesi ne yazık ki iyi niyetli ve insaflı ev sahiplerinin vicdanına kalmış durumda. Bununla ilgili başvurabileceğiniz bir kurum yok. Yargıya gitmenin ne kadar uzun ve anlamsız bir süreç olduğunu çoğumuz biliyoruz. Bu sebeple buradaki sistem en azından depozito geri ödemesini objektif kriterler ölçüsünde garantiye alıyor. Ancak her şey burada bir bedel karşılığında malum, girişte ve çıkışta yapılan envanter sayımı ödediğiniz komisyona dahil değil ayrı ücrete tabii 50 pound! Sonuçta faydalarını düşününce parasını ödeyeyim kafam rahat olsun diyorsunuz.
Bu konuda daha fazla bilgiye ihtiyacın varsa İngiltere'de ev kiralama konusundaki yeni yazıma bakabilirsin.

22 July 2009

National Insurance Number (NI) Başvurusu


Çalışma iznine hak kazandıktan sonra ilk yapacağınız şey National Insurance Number’e başvurmak. Bizdeki SSK numarasına eşdeğer diyebiliriz bu numaraya. İşe başlayacağınız zaman firmanıza bu numarayı veriyorsunuz onlar da vergi ödemelerini bu numaraya yapıyorlar. Kendi işinizi yapıyorsunuz gene bu numarayı kullanıyorsunuz gelir verginizi ödemek için. Ancak farklı olan konu numarayı almak için siz başvuruyorsunuz SSK’da olduğu gibi firma sizin adınıza başvurmuyor. Ben malum bunu deneme yanılma yöntemi ile öğrendim benim gibi zaman kaybetmeyin diye ayrıntılı yazıyorum! Nasıl olduysa internetten takip ettiğim bazı forumlarda firma sizin adınıza başvuruyor diye yazıyordu ben de bunu beniseyip beklemeye başladım iş bulunca firmam başvurur diye. Sonra çok ilginç bir iş görüşmesi daveti aldım deneyim olsun diye gittim hakikaten hiç düşünmeyeceğim bana uymayan bir iş çıktı sonuçta ama bir kazanımım oldu bu görüşmeden bana bu numarayı benim almam gerektiğini ve bunun için Job Centre’a (bizdeki İşkur+SSK) başvurmam gerektiğini söylediler. Mülakat sonrası eve gelir gelmez Job Centre web sayfasından ilgili numarayı buldum ve telefonda başvuru yaptım.

21 July 2009

Sonunda Çalışma ve Oturma İznine Kavuştum! (Home Office Başvurusu)

Evlilik hazırlıkları sırasında bir taraftan da Home Office’e yapacağımız başvuru için araştırma yapmaya başladım. İlgili formu bulmak, destekleyici dökümanları hazırlamak ve ilgili ofisi bulup randevu almak vb. artık bu işlerde ustalaşmaya başlamıştım:) İngiliz olan eşimin konuyla pek ilgisi ve alakası olmadığı için bu işler hep bana kalıyordu neyse zaten artık bu son aşamaydı. Home Office web sayfasında kendime uygun formu ve yöntemi bulana kadar saatler harcadım, sitede yeterince bilgi var ama neyin hangi kategori altında olduğunu bilmeyince hemen ulaşamıyorsunuz aradığınıza. Sonuçta ben başvurumu“Settlement” kategorisinde ararken bana uygun bilgileri “visa extending” kategorisinde buldum, sonradan mantıklı geldi bana da, nihayetinde 6 aylık nişanlı vizesini 2 yıllık vizeye uzatmış olacaktım. Bunun adına “Further Leave To Remain” diyorlar, çalışma izni de ek bir hak olarak geliyor.

19 July 2009

Şimdi Sıra Randevu Almakta...İngiltere'de Evlilik

Şöyle bir kullanma kılavuzu, el kitapçığı olsa her konuyla ilgili yapılacakları anlatan. Baştan bilsek bizi nelerin beklediğini, zaman kaybetmesek deneme yanılma yöntemleri ile. Keşke ama hayat genelde kullanma kılavuzu olmadan geliyor karşımıza çoğu resmi makamlar da yapılacak işlemler için tüm detayları vermiyor.

Register Office'teki başvuru sonrası 15 günlük bekleme süresini tamamladık. Bu süre olası itirazlar için veriliyor ve isimler Register Office panosunda 15 gün süreyle asılı tutuluyor. Başvurumuz olumlu sonuçlanıp 15 günlük süre de bitince sonrasında ne yapacağız diye sorduk ve öğrendik ki evlenmek istediğimiz Register Office’ten randevu alıyoruz. Böyle bir esneklik tanınıyor burada ikametinizin olduğu yerdeki Register Office’e başvuru yapmanız gerekiyor ama istediğiniz Register Office’de evlenebiliyorsunuz. Başvurumuzun sonuçlandığı gün hemen eve gelip telefona sarıldım ve Bath Register Office’i aradım “Haziran başı için rezervasyon talep ediyorum” dedim “Hangi Haziran bu mu gelecek yıl mı” dedi karşıdaki görevli şaşırdım kaldım meğer ilk başvurumuzu yapmadan da istediğiniz gün ve saati alabilmek için arayıp randevu almak mümkünmüş. Bu sebeple aylar öncesinden evlilik başvurusu bile yapmadan gün ve saat ayırtanlar günleri doldurmuş.

18 July 2009

İngiltere’de Evlilik Başvurusu-Register Office, Notice of Marriage



Vize işlemlerinin bitmesinin huzuru içimde eşyalarımı topladım İngiltere yolundayım ama şimdi de aklımda Register Office ve Home Office başvurusu var. Yani aşılması gereken iki idari engel daha var İngiltere’de normal biri gibi günlük hayatımı yaşamaya başlamam için.

İngiltere’de evlenmek yani Register Office’e başvurmak için ülkeye varışınızdan sonra 1 hafta beklemek gerekiyor. Bu bir haftayı doldurduktan sonra evraklarınızla gidip evlilik başvurunuzu yapabiliyorsunuz. Bu başvuru “Notice of marriage” diye anılıyor pasaport, adres bilgisi ve daha önce boşanmışsanız bunu kanıtlar belge yeterli. Her şehirde Register Office var ama her Register Office yabancı evlilik kaydı almaya yetkili değil gittiğinizde zaman kaybetmemeniz için araştırmanızda fayda var. Ben bu detayı bilmiyordum bizim başvurduğumuz Register Office tesadüfen bu kapsamdaymış başvurumuzu kabul ettiler. Gitmeden önce telefonla randevu almayı unutmayın aksi takdirde başvuruyu kabul etmiyorlar.
Biz bunu kapısına kadar gidip dönünce öğrendik, neyseki yakın bir tarihe randevu verdiler gelmişken de orada evraklarımızı incelediler. Vize işlemlerinde şu ana kadar karşıma çıkan insanlar ve ortamlar daha gerginken işin doğası gereği Register Office pek bir pozitif bir yerdi. İşlerimizi keyifli ve çabuk bir şekilde halledebildik. Randevu gününde gittiğimizde bizi bir odaya aldılar, görevli kişi tek tek birbirimiz hakkında sorular sordu. Önce tabii ki yabancı olduğum için benden başladı, müstakbel eşinizin doğum yılı, yeri vb pasaportta yazan bilgileri ezbere bilmiyorsanız çalışıp gitmenizde fayda var. Ben hepsini doğru bir şekilde söyledim aksi durumda ne olurdu bilemiyorum! Benim boşanma evrakım vardı Türkiye’de aldığım ve noter onaylı çevirttiğim, o belge ile ne yapacaklarını bilemediler önce araştırmamız lazım dediler, tanımadıkları bir belge olduğu için ama neyseki sorun çıkmadı. Evlilik başvurusu yaparak bir adım daha ilermenin mutluluğu ama bir yandan da bu evrakta sorun çıkarırlar mı endişesi ile günü tamamladım. Onbeş günlük bekleme süresine başladım...

24 June 2009

Yerleşim Vizesine Başvuru-Fiancé Visa

Şu anki bilgim olsa Türkiye’de evlenir ve eş vizesine (spouse visa) başvururdum ancak o zaman konsolosluk web sitesi ve forumlardan aydınlatıcı bilgiye ulaşamadım sonuç olarak nişanlı vizesi (fiancé visa) ile İngiltere’de evlenmeye karar verdik. Sonuçta durumdan memnunum İngiltere'de evlenmek de ayrı keyifli oldu ama süreç ve harcadığımız para diğer alternatife göre iki misline ulaştı. Eş vizesine 1.200 TL civarı bir ücret ödeyerek yaklaşık 3 ay içerisinde kavuşabiliyorsunuz sonrasında 2 senelik oturma ve çalışma izniniz oluyor. Nişanlı vizesine de aynı koşullarda kavuşuyorsunuz ancak bu vizeyle daha sadece evlenmeye hak kazanıyorsunuz oturma ve çalışma izni alabilmek için Home Office'e başvurup benzeri para ve zamanı tekrar gözden çıkarmak gerekiyor.

Nişanlı vizesi İngiltere’de evlenmeye olanak sağlayan 6 aylık bir vize. Yerleşim kategorisinde olduğu için daha zahmetli bir evrak hazırlık ve sonrasında 3 aya kadar ulaşabilen bekleme süreci var, ücreti de ona göre daha yüksek. 2008’de turistik vize için 175 TL öderken, nişanlı vizesi için 1.150 TL ödedik. Resmi olarak bu vize için 3 aylık bekleme süreci verseler de neyseki 1,5 ay gibi bir sürede kavuştum vizeme. Geçen süre beklenenden az olsa da, müstakbel eşinizle olan ayrılığı da hesaba katarsanız geçmek bilmiyor! Bu sürede mümkünse hali hazırda işiniz varsa devam etmek beklemeyi kolaylaştırıyor başka konulara odaklanıp bekleme stresi ile mücadele edebiliyorsunuz. Çoğu kişinin yaptığı gibi her gün worldbridge sitesini kontrol etmemenizi tavsiye ederim nitekim bir gelişme olduğunda onlar size email ile haber veriyorlar zaten. İşin zor tarafı internetten vize sonucunuz açıklandı diye bilgi alıyorsunuz ancak sonucun ne olduğu hakkında bir bilgi verilmiyor, pasaportunuzu alana kadar sabretmeniz gerekiyor ki bu durumda ayları geçirmişken, dakikalarda takılıyorsunuz, zaman bir türlü geçmek bilmiyor.

Ben nişanlı vizesine İzmir’den başvurdum bu durumda İstanbul’daki gibi gidip siz almıyorsunuz pasaportunuzu ve evraklarınızı onlar kargo ile evinize gönderiyor. Kargo bekleme de ayrı bir stres ve heyecan katıyor işin içine. Kargo ücreti ekstra, siz ödüyorsunuz bununla ilgili bir evrakı başvuruda imzalatıyorlar. Gerçi benim önüme imzala diye uzattıklarında açıklama yapma zahmetinde bulunmadılar ben soru sordukça ne için olduğunu anladım.

Nişanlı vizesinde tanışma şekliniz, tanışmanızı ve ilişkinizi kanıtlar belgeler ve genel finansal durum büyük önem taşıyor. Diğerleri destekleyici ve idari dökümanlar, adres bilgileri vb. Bir diğer önemli konu da herhangi bir yasal suçunuzun olmaması ve İngiltere’de vize bitimi sonrasında kalmamış olmanız (overstay).

Başvuruda Ben Hangi Belgeleri Hazırladım;

Pasaport, fotoğraf gibi temel belgelerin yanında destekleyici olarak;

Banka hesap cüzdanları benim ve nişanlımın
Nişanlım tarafından yazılmış durumumuzu açıklar bir mektup
Fotoğraflarımız; her birini A4 kağıdına yapıştırıp altlarına açıklamalar yazdım nerede ne zaman kiminle vb. (ailemizle, arkadaşlarımızla farklı ortamlarda çekilmiş)
Tanışıklığınızı kanıtlar belgeler
İngiltere’de kalacağımız yerin kira kontratı
Nişanlımın firmasından yapılmış olan yazılı iş teklifi, bordroları son 6 aylık
Telefon ve email dökümleri (uzakta olduğunuzda iletişimde olduğunuzu kanıtlar şekilde)
Bana ve nişanlıma gelen nişanımız ile ilgili tebrik mesaj ve kartları


Worldbridge Maceraları-II Istanbul

Ingiltere’ye turist olarak ilk gidişim ve Worldbridge ile ilk karşılaşmam sene 2008. Başvurumu internetten yaptım zaten başka da bir yöntem yoktu o zaman, formum, fotoğraflarım,vize ücreti, belgelerim ve ben hazırız! Hazırım ama gene de neyle karşılaşacağını bilmemek endişe düzeyini arttırıyor. Worldbridge’e ulaştığımızda önce şaşırıyorum büyük bir binanın giriş katında oldukça basit ve sıradan görünüyor ilk anda. Kapıda bekleyenler var, benim de randevum var acaba nasıl işliyor sistem ben mi haber veriyorum geldiğimi onlar mı beni çağırıyor diye bakınır ve düşünürken bir güvenlik görevlisi kapıyı araladı hemen yanına gidip ismimi söyledim beni içeri aldı. Kapıda her türlü özel eşyaları bırakıp içeri girdim ve kayıt yaptırdım girişteki bankoda sonra verdikleri numara ile beklemeye başladım. Hiç de fena değildi içeride işler, görünürde saat gibi işliyordu banka şubesinde bekler gibi sıran geldikçe kalkıp ilgili bankoya gidiyorsun ve evraklarını veriyorsun. Ben de heyecanla benim numaramı bekledim ve sıra geldiğinde hızlı adımlarla bankoma gittim.

24 May 2009

Worldbridge Maceraları-I Biometrics

Vize başvurusu yapmış ya da yapacak olan herkes bilir ki vize başvurusu için muhatap olunacak kurum Worldbridge’tir. Bu kurum konsolosluğun idari işlerini devrettiği yerdir, evrakların toplanması, parmak izni alınması, digital fotoğraf çekilmesi ve konsolosluğa evrakların gönderilmesi, konsolosluk kararı sonrası gelen evrakların dağıtımı görevlerini yürütür ama bazen çalışanların o soğuk tavrı ve soruları vize kararını onlar veriyormuş havası yaratır. Genel olarak Worldbridge ofislerinde çalışanların etkisiyle soğuk ve gergin bir hava eser. Bu konudaki istikrarın korunması, bu bir şirket politikasıdır izlenimi yaratır, örneğin İstanbul’daki gerginliğin sebebini karmaşaya verirken ve İzmir’de daha rahat sakin bir ortam beklerken orada da aynı karşılamayı görüp şaşkınlığınızı gizleyemezsiniz. Bu şaşkınlığınızı içinizde tutamayıp gözlemlerinizi Worldbridge merkeze yazdığınızda da “Yok efendim biz de müşteri memnuniyeti esastır bizimkilere de öyle eğitim veriyoruz” şeklinde bir cevap gelir. En azından hemen ilgilenir ve cevap verirler bu da güzel bir şey ama İngiliz yaklaşımı genelde de şikayetin konusunu kabul etmezler “yok efendim size öyle gelmiştir” tavrı takınılır, bir bakalım araştıralım denmez. Neyse bu süreçte zaten vize alabilmek temel amaçtır gerisini görmezsiniz bile, başvuru günü biraz sinirler gerilir ama sonra unutur gidersiniz vize sonucunu ve zamanını düşünmekten başka bir şeye konsantre olamazsınız. Her ne kadar böyle desem de İzmir Worldbridge’de görevlinin tavrına olan kızgınlığımdan digital fotoğraf çekilirken o anki öfkeyle feci bir poz verdim malum zaten gülmek yok bir de üstüne öfke binince evlere şenlik bir fotoğraf oldu, o fotoğrafı bakıp bana vize vermezler mi diye düşünmedim değil. Ne ilginçtir ki aylar sonra İngiltere’de Home Office’te tekrar digital fotoğraf çekilirken inanılmaz tatlı, sevimli ve yardımcı bir İngiliz bayanla şakalaşarak, gülerek bu aşamayı keyifle atlattım hatta zaman harcayıp “bak bu olmadı bir daha çekelim, at saçını kenara, hah tamam bu güzel oldu” diye emek bile harcadı resmi fotoğraf için. Kıssadan hisse bazen bizimkiler Kraldan çok Kralcı davranıyorlar.


Sezin